Güvenlik politikaları uzmanı Mete Yarar’ın açıklaması şu şekilde; Normalde biliyorsunuz, bu Adana’daki İncirlik Üssü’nde bir yanlış bilgi vardı. Buranın kurulması ile ilgili karar biz NATO’ya girdikten sonra söylendi diye bir tabir vardır aslında 2. Dünya Savaşı’nda da bir konferansta alınıyor. Stalin Churchill ve ABD başkanlarının buluştuğu ortamda bir sonra yapılacak müdahaleyle ilgili Adana’da bir üs kurulması kararı o tarihte alınıyor. Türkiye’ye ABD’li istihkam taburu geliyor ve ABD’li taburunun marifetiyle bu üs açılıyor. Aslında tarihi kuruluşuna baktığınızda 2. Dünya Savaşı’na denk gelen bir üs. O zamanda önemi neyse şu anda önemi aynı. Hiç değişmedi. Önemini hiçbir şekilde yitirmiş değil.
Ben İncirlik Üssü’nün kuruluşundaki ana anlaşma neydi, onun bir adını koyarak söyleyelim. O anlaşmanın adı Savunma ve Ekonomik işbirliği. Kiminle, ABD ile. Bu anlaşmanın içeriğini okuyacak olursak. Başlangıç olarak herkes şunu söyler; Türkiye’nin savunma sanayisinin güçlendirilmesi, savunma işbirliğinin artırılması ve Türkiye’nin ekonomik olarak büyümesine katkı sunulması için bir anlaşma imzalanıyor. Anlaşmanın içeriği bu. Yaşanacak sorunlarda ABD çözmek için gayret göstereceğini söylüyor.
İşin ucu burada kopuyor. 1975’te o zamanki Milli Cephe Hükümeti, Süleyman Demirel, Erbakan ve Türkeş’in beraber kuruduğu hükümette alınan karar o kadar doğru ki… Biz zaman zaman şunu tartışırız, “İncirlik Üssü kapatılsın mı, kapatılmamalı mı?” Tartışması aslında soykırım ile tartışılması gereken bir konu değildir. Türkiye’ye askeri ambargo uygulamaya başladıkları gün kapatılması lazım. O zaman Türkiye şu cevabı veriyor ABD’lilere; Siz savunma anlaşmasını tek taraflı feshettiniz.
Yaptığınız hamle, size yapılan hamle ile aynı oranda olursa mantıklı olur. Siz soykırım ile ilgili kararı İncirlik Üssü’nün kapatılması değil. Caatsa’nın yaptırımı İncirlik Üssü’nün kapatılmasıdır. Çünkü bu tek taraflı bir fesih kararıdır. Ben seninle anlaşma imzalıyorum sen bırak ambargo yapmayı beni destekleyeceğini söylüyorsun onları geçip bana ket vuruyorsun. Bu zaten bir fesih kararı.
Bence 1975’te o dönemin hükümetinin verdiği karar şu anda uygulanabilecek bir karardır. Hükümet o dönemde şunu diyor; Alın kararınızı gidin düzeltip gelin. 1975’ten sonra 76 yılında, bir anlaşma imzalıyoruz biz ABD ile. Üssülerin tekrar kurulması için. Ambargoyu kaldırın öyle gelin diye şart koştuk , kaldırmazsanız bu yükümlülüğe giremez diyorlar. O sırada ABD, Türkiye’deki üsleri alıyorlar İran’a götürüp İran üzerinden bölgeye dinleme yapıyorlar. 1978’de İran’da devrim olunca yapacak seçenekleri kalmıyor.
1976’da bunlar yaşanırken Süleyman Demirel döneminde geçici bir kararla 4 tane yere biz açma kararı veriyoruz. Bunlardan 4’ü de ana dinleme üssü. 1 yıllığına geçici olarak açıyoruz. Yine o dönemde bir anlaşma metni var. 1980’de imzalanan anlaşma metnine çok benzer bir anlaşma.
Buradaki mevzu şu; Anlaşmanın gereğine yapılıp yapılmasına tepkinizi vermek zorundasınız. Soykırımın karşılığı başka şekilde verilmeli. ABD ile bizim savunma iş birliği anlaşması tek taraflı feshedilmiştir. İncirlik gibi üslerin kapatılması bence hukuken bir gerekliliktir. 76’daki görüş çok doğru bir görüş. Bugün olsa ben de bugün altına imzamı atarım. Bir anlaşma içerisinde ikimiz karar veriyoruz, ve siz oyun bozuyorsunuz. O hareket o gün yapıldığı için 1 sene geçmeden gelen yine Amerikalılardı. ABD dünyaya hakim olsaydı Irak’tan çekilmezdi. Bu alanı, Asya’daki bütün misyonlarının üssü Türkiye’dir.
İncirlik üzerindeki ABD faaliyetleri NATO kapsamı görevleriyle kısıtlanıyor. ABD çıkarları için değil NATO ile beraber yürütebileceğiniz görevler kapsamında kullanabilirsiniz diye bir atıfta bulunuluyor.
Adana Üssü çok tartışmaya açılan ilişkiler gerginleştiğinde ilk akla gelen. İncirlik üssü ABD için çok şey ifade eder.
1975’teki Dünya’yı düşünün. Karşınızda bir doğu bloğu var aynı zamanda ekonomik kriz var. Türkiye’de terör azmış durumda. 1975’te alınan karar 76’da ABD’liler ile uzlaşma noktasına sizi getirebiliyor. Benim inancım şu; Ülkeler hayırları ile değer kazanırlar. Doğru yerde doğru şekilde hayır dediğiniz yerde yükselirsiniz.
O dönemin pozisyonuyla şu andaki dönemin pozisyonu çok benziyor. 79’u düşünün İran’da devrim oluyor. O zaman ABD’nin bir numaralı düşmanı İran. Arkasından Rusya bölgede faaliyetlerini artırdı. Kaçınılmaz olarak en önemli ülke Türkiye. Şimdiki tablo ile bir benzeşi var.
Türkiye kullanacaksa kartını, en doğru yerde en mantıklı şekilde kullanmak zorunda. Türkiye’de uzlaşamayanların bile uzlaştığı bir konu var ABD’nin potansiyel bir tehdit olduğu.