Rusya Yenilikçi Kalkınma Enstitüsü İslam Araştırmaları Merkezi Başkanı, Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi (RIAC) uzmanı Kirill Semenov, Sputnik’e demecinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya’nın Soçi kentinde pandeminin başlangıcından sonra ilk kez 29 Eylül’de günü yapacağı görüşmenin olası içeriği ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Semenov, görüşmenin kilit konularından bir tanesinin İdlib’deki mevcut statükonun değiştirilmesine yönelik somut eylemlerin geliştirilmesi olabileceğini öngördü.
Rus uzman, “Bana göre iki başkanın yapacağı görüşmede öncelikle Rusya, Türkiye’den başta Heyet Tahrir eş-Şam olmak üzere İdlib’e yerleşen terör örgütlerine karşı etkin mücadeleye başlamasını talep edecek. Şu anda Türkiye fiilen bu örgüte karşı askeri operasyon yürütmüyor. Ve Moskova, Rusya ve Türkiye arasında İdlib konusunda teröristleri ılımlı muhalefetten ayırmak dahil tamamen somut anlaşmaların olmasına rağmen, her şeyin olduğu gibi bırakılması durumunda Türkiye’nin yakın gelecekte bu örgüte karşı esasen mücadeleye başlamasının pek te mümkün olmadığını çok iyi anlıyor” diye konuştu.
Bu arada Heyet Tahrir eş-Şam’a karşı mücadelenin şu anda Türkiye için güncel bir görev olmadığına, fakat bu sorunun çözümünün İdlib’deki durumun çözümü açısından etkili olabileceğine dikkat çeken Semenov, şöyle konuştu:
“Şu anda İdlib’deki durum Soçi senaryosuna göre gelişmiyor, Heyet Tahrir eş-Şam giderek daha fazla yerleşiyor ve güçleniyor. Türkiye’nin Heyet Tahrir eş-Şam ile savaşmak, enerjisini, kaynaklarını ve diğer imkanlarını buna harcamak gibi bir arzusu yok. Görünüşe göre Türkiye, Heyet Tahrir eş-Şam’ın şu anda kendisi için herhangi bir tehdit oluşturmadığına inanıyor. Bu nedenle de Ankara, bu gruba karşı tam da şu anda savaşmanın gerekli olduğuna inanmıyor. Yani, mücadele mümkün ve hatta gerekli, fakat şu anda değil de ilerleyen zamanda.”
İdlib’deki genel durumu da yorumlayan Semenov, farklı tarafların taviz vermekteki isteksizliği nedeniyle karşılaşılabilecek Suriye’deki etki bölgelerine bölünmüşlüğün kalıcı olması tehdidine dikkat çekti:
“Suriye çözümü konusunda, genel olarak ne yazık ki uzun süredir gözle görülür bir ilerleme yok. Bu, öncelikle tarafların herhangi bir taviz verme konusundaki isteksizliğinden kaynaklanıyor. Yani bir yandan muhalefet Esad’ı fiilen tanımıyor, diğer yandan Esad da muhalefeti tanımıyor. Bana göre asıl sorun burada aranmalı. Bu ileride de devam edecek olursa, yani taraflar esaslı diyalogu reddetmeye devam ederse Suriye’nin Türkiye, ABD ve Beşar Esad’ın kontrolü altındaki etki alanlarına bölünmüşlüğü kalıcı hal alacak. Böylelikle ya taraflar gerçek anlamda taviz arayacak, ya da Suriye’nin bölünmüşlüğü kalıcı olacak. Zira gördüğümüz üzere Anayasa Komisyonu’nun çalışmaları dahi fiilen durdu. Ve hatta Anayasa Komitesi ve faaliyetleri hakkında da birçok soru işareti var.”