Yolcu taşımacılığında hizmet verdikten sonra “emekliye ayrılan” ve zamanla hurdaya dönen klasik otobüslerin restorasyonuna, orijinaline sadık kalınması amacıyla yapılan araştırmanın ardından başlanıyor.
Koltukları, kapıları, perdeleri, pencerelerine kadar hangi malzemelerin kullanıldığı belirlenerek gerçekleştirilen işlemlerden sonra yaşanan nostaljik dönüşüm görenleri şaşırtıyor.
Bursa Sanayi ve Ticaret Odasının yürüttüğü Ur-Ge projesi üyesi firmanın sahibi Ahmet Canbaz, AA muhabirine, inşaat alanında eğitim almasına rağmen çocukluk ve gençliğinde yaz tatillerinde yanında çalıştığı babasının mesleğini seçtiğini söyledi.
Karoserciliği babasının bıraktığı yerden farklı bir noktaya taşıdıklarını belirten Canbaz, “2007 yılında klasik otobüs yaptırmak isteyen, hayal eden bir firma bizimle tanıştı ve 1954 model Mercedes otobüsünü bize bıraktı. Biz onun restorasyonunu başarılı bir şekilde gerçekleştirdikten sonra müşterimiz çok memnun kaldı.” dedi.
Canbaz, 2010’da bu kez bir başka müşterileri olan Latif Karaali için geçmişin popülerlerinden Magirus marka aracı restore ettiklerini anlattı.
Karaali’nin bir sonraki ziyaretinde kendisinden 40 otobüs almasını istediğini aktaran Canbaz, “Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmeye başlayacaktık ve bu startı Latif Bey sayesinde verdik.
Şu anda envanterimizde Latif Bey adına 1951 modelden 1988 modele kadar çeşitli kategorilerde 38 aracımız var. Bu araçların restorasyonlarını gerçekleştirdikten sonra Hatay’daki depolarına teslim ediyoruz. İleriki yıllarda Türkiye’nin otobüs müzesi kurulduğunda bunların tanıtımını yapmış olacağız.” diye konuştu.
Eski klasik otobüsleri toplamak için 2 yıl boyunca her hafta sonu şehir şehir dolaştığını bildiren Canbaz, 100 bin kilometreden fazla yol yaparak bu araçların hurdaya gitmesini önlediklerini ifade etti.
“Seri üretim olmadığı için en ince detayına kadar elimiz değiyor”
Diğer taleplere de cevap vermeye çalıştıklarını dile getiren Canbaz, klasik otobüs restorasyon işleminin en az 6 ayda meşakkatli bir süreçte yapıldığını vurgulayarak, şöyle dedi:
“1950’li veya 1960’lı yılların araçlarının yeniden imali için önce kalıp çalışmalarını yapıyoruz. O yılların donelerini buluyoruz. Kumaşlarını, renklerini, tavan formikalarının renklerini buluyoruz. Araştırmalarını yapıyoruz. Her vidasında bir el emeği var. Seri üretim olmadığı için en ince detayına kadar elimiz değiyor.
Bu araçlar demir yığınından, gayet güzel bir şekilde ev haline bile gelebiliyor. Kumaştan cama, perde kumaşına, tavan formikasına kadar bize destek veren, bizim için üreten firmalar var.
Yaptığımız çalışmalarla orijinallik konusunda yüzde 95 başarıyı yakalayabiliyoruz. Artık çalışmalarımızda epey yol katettik ve en azından tedarik konusunda ne zaman, ne konuda zorlanacağımızı biliyoruz. Onun tedbirlerini alarak en az sürede araçları üretiyoruz. 1960’lı yıllarda kullanılan bir sac vidası bile çok farklı. Bir cıvatanın cinsi bile çok önemli. Bunlara çok dikkat ediyoruz. Çalışmalarımızı titizlikle yapıyoruz.”
Aracın son halini gören müşterilerinin oldukça şaşırdığını aktaran Canbaz, onların mutluluğunun, memnuniyetinin kendilerini için motivasyon kaynağı olduğunu sözlerine ekledi.