‘Adamlar yapmış’ söylemini eleştiren reklâmınız çok konuşuldu. Bu reklâm filmini ve kadın çalışanların Dardanel için önemini anlatabilir misiniz?
8 Mart’taki Kadınlar Günü’nü biz Dardanel olarak geçen yıldan beri farklı bir şekilde kutlamaya başladık. Kadınlar iş hayatımızda, özel hayatımızda tabii ki çok önemli. Ama Dardanel’de bizim üretimimizin bir bölümü emek yoğun. Balıkları pişirdikten sonra kılçıklarını ve derilerini elle ayıklıyoruz. Makinesi yok. Dünyada da böyle. Öncesinde ve sonrasında yüksek teknoloji gerekiyor, onu da kullanıyoruz ama emek yoğun bir sektörüz. Balık temizleme işçiliği kadınlar için çok daha uygun. Kadınlarımız bizim için çok önemli. Sadece fabrikada birlikte çalıştığımız kadınlar değil bizim yönetim kadrolarına da bakılacak olursa yani yüzde 60- yüzde 40 gibi yönetici pozisyonda üst düzey direktör pozisyonda pek çok kadın arkadaşımız var. Ayrıca onları ekonominin içine soktuğumuz için de çok mutluyuz. İyi bir ücretle ailelerine destek veriyorlar. Bence işin bu tarafı da çok önemli.
1485 KADIN ÇALIŞAN
Kaç kadın çalışanınız var?
Bizim 2.250 civarında toplam çalışanımız var, bunun 1.485’i kadın. 2020 yılında yüzde 50 istihdamda artışımız oldu. Önümüzdeki aylarda ve yıllarda da çok ciddi yatırım projelerimiz var. Bu rakam 3’e katlanacak. Ciromuzu 5 yıl içerisinde 5 kat büyütmeyi planlarken 3 kat da istihdamımızı arttırmayı planlıyoruz. Dolayısıyla çok daha fazla kadınımızla birlikte çalışma imkânımız olacak.
Eve kapandığımız geçen yıl konserve tüketiminde rekor kırıldı. Bu size nasıl yansıdı?
2020’yi yüzde 67 büyüme ile kapattık. Bizim için gerçekten bir rekor yıl oldu. Daha önceki yıllarda yaptığımız yatırımlar çalışmalar onların da sonucunu görmüş olduk. Üretimden satış olarak Dardanel Önentaş Gıda ve Niyazi Önen Gıda olarak iki üretim şirketimizin net, KDV’siz 1 milyar TL’lik cirosu oldu. Bunun en önemli tarafı EBITDA’ya daha fazla yansıttık. EBITDA’daki artışımız tam olarak yüzde 199.225 milyon TL gibi bir EBITDA elde ettik. Tabii bütün bunlar bilançomuza da olumlu yansıdı. Siz, bizi uzun zamandır takip ediyorsunuz geçen senenin başlarında eksi 275 milyon Türk Lirası olan özsermayemizi de Dardanel’de 119 milyon TL, diğer şirketimizle 50 milyon TL’lik artı bir özsermaye ile kapattık. Bilanço açısından bakılırsa son derece sağlıklı, dinamik kârlı verimli, dört dörtlük bir bilanço haline geldik. Tabii hemen borsaya da bu yansıdı. Tam 10 yıldır yakın takipte Gözaltı Pazarı’nda işlem görüyorduk. Tekrar normal Yıldızlar Pazarı’na döndük. Şu anda Borsa İstanbul’da işlem gören 28 gıda şirketi var. Onlar içinde 6’ncı sıradayız. Borsada işlem gören tüm şirketler içinde de 149-150’nci sıralardayız.
Bilançodaki bu iyileşme devam edecek mi?
2021’de yüzde 40 fiziki büyümeyi bütçeledik. Bu yüzde 40 büyümeyi sağlayacak yatırımları yapma kararımız var. Artık eskiden yaptığımız gibi kısa vadeli kaynaklarla değil daha orta vadeli kaynaklarla, ve her yatırımı da kredi süreci içerisinde kendisini geri ödemek kayıt ve şartıyla gerçekleştiriyoruz. 2021’de 200 milyon dolar ciro hedefliyoruz. Yani 1.4 milyar Türk Lirası. Kombine bakacak olursak diğer şirketlerimizle birlikte 2 milyar TL ciro. 5 yılda bu şekilde büyürsek bizim 7.5 milyar TL yani 1 milyar dolarlık bir ciroya ulaşıyoruz. EBITDA’mız yüzde 15, yani 150 milyon dolar. Şirket değeri de EBITDA 10 veya 12 ülke riskine göre 1.8 ile 2 milyar dolarlık bir şirket değerine ulaşmak istiyoruz. Bunu hem yurtiçinde büyüyerek hem de ihracat yaparak gerçekleştireceğiz. 5 yıllık projelerimiz hazır.
Dardanel’i siz yarattınız ama başrolde ton balığı var. Doğru mu?
Doğru. Ton balığı çok önemli bir protein. Dünyada 5 milyon ton civarında okyanuslarda avcılığı var. Dünyanın üçte ikisi okyanuslar ve burada yapılan en önemli avcılık ton balığı avcılığı. Bu balıkların yüzde 99’u konserve sanayiinde kullanılıyor. Ama bu bizim ülkemizde ihmal edilmiş bir sektör. Hem üretim hem de tüketim açısından. Biz Dardanel ile bu işe başladık. Dünyada 1 kişi ortalama 3 kilogram civarında bir ton balığı tüketimi yapıyor. Türkiye’de “0” idi bu rakam. Dardanel ile birlikte biz tanıtım yapa yapa, insanlarımıza denete denete, anlata anlata şu anda 200 gramlara geldik. Gidecek çok yolumuz var. İş planlarında bir kiloyu işaret ediyoruz. Yani çok kolay değil alışkanlıkları değiştirmek de çok kolay değil. Ton balığında sadece konserveyi açıp tüketme değil, yemeklerin içerisinde kullanarak aynı et veya beyaz etle yapılan işler de yapılabiliyor. Yani bu pazar büyüyecek. Biz deniz ürünleri kategorisindeyiz. Bu kategoride yapacak o kadar çok iş var ki. Sadece konserve değil. Dondurulmuş ürünler, işlenmiş diğer örneğin füme ürünler, havyarından, tuzlu balıklarına kadar Dardanel markasıyla tüketicilerimize ulaştırmayı hedefliyoruz.
Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada çalışanlarınızın üretimde eldiven kullanmaları eleştiri aldı. Bu konuya açıklık getirir misiniz?
Balıklar gemide avlandıktan sonra eksi 40 derecede donduruluyor. Donmuş balıklar -20 derecede büyük nakliye gemileriyle Çanakkale Limanına getiriliyor. Önce depolarımıza alıyoruz sonra ileri derecede teknoloji içeren bir proses ile pişiriyoruz. Sonra kılçık ve derileri el ile alınıyor. Daha önce eldiven denedik. Ama sakıncaları oluyor. Parçalanmalar yaşanıyor, eldiven parçalarının etin içine karışma olasılığı var. Bütün dünyada bu şekilde yapılıyor. El temizliği ve dezenfekte edilmesi ayrıca ciddi bir süreç ve yoğun biçimde takipte. Masalarda sürekli ellerini dezenfekte edecekleri sular var ve sürekli değiştiriliyor. Bu süreç tamamen gıda kodeksi üretim sürecine uygun. Bizim elle dolum yaptığımız ürün ise toplam üretimin yüzde 1’inden daha az. Günde 1 milyon 200 bin adet konserve kutusu dolduruyoruz. Bunun elle yapılması zaten mümkün değil. Makineler devrede. Ama tüm ürünlerimiz 121 derecede sterilize ediliyor. Konservede, ette, balıkta vs mikrobiyolojik bakımdan risk sıfır. Biz kutuların içerisine yağ veya yalnızca su ve bir miktar da deniz tuzu koyuyoruz. Hiç koruyucu ve katkı maddesi yok. Dünyada en doğal protein ton balığında.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
Peki ya sürdürülebilirlik. Bu konuda neler yapıyorsunuz?
Esas mesele bu işin sürdürülebilir olarak devam etmesi. Bunda da dünyada pek çok kuruluş var avcılıklarını balıkların üreme çoğalma zamanlarını da göz önüne alarak yapıyorlar. Tüm süreçleri kontrol ediyorlar bir takım kotalar kısıtlamalar getiriyorlar. Biz de bunlara uyan sertifikaları olan bir firmayız. Dolayısıyla o yönüyle de son derece içimiz rahat bir üretim süreci uyguluyoruz.Sektörde 37 yılı geride bırakan bir şirket olarak, tüketicilerinden aldığı tüm geri bildirimleri, Ar-Ge çalışmalarıyla hayata geçiriyor. Bunun en yakın örneği kolay açılan kapak. O kapak sterilize edilebilir olmalı, yüksek ısıya dayanabilmeli… Bunun Türkiye’deki patentini de alan Dardanel, müşteri deneyimine değer katan yeniliklerine devam ediyor.
YENİ ÜRÜNLER
Deniz ürünleri konusunda bir reform yapacağına inandığımız kolay pişir adı altında dondurulmuş deniz ürünlerini piyasaya vereceğiz. 6 çeşit ürünümüz olacak. Bunların en enteresanları hazır makarnalar. Siz poşetin içerisindeki donmuş ürünü alıp tavanıza koyup 8 dakika sonra beş yıldızlı bir İtalyan restoranındaki lezzeti ile içinde sosu, karidesi kalamarı midyesi ile makarna çeşitlerimizi hazırlayacaksınız. Ayrıca Türk halkının çok sevdiği restoranlarda yediğimiz sarımsaklı karidesi sosuyla birlikte bulabileceksiniz. Bir de Akdeniz usulü çipura, beyaz soslu somonuz olacak.
Adınız ve soyadınızın ilk harlerinden bir sandviç markası yarattınız. Nasıl gidiyor sandviç işi?
Esas ton balıklı sandviçleri yapmak üzere kurduk. Benimle alay edenler dalga geçenler oldu ama bugün itibariyle 100 bin adet günde sandviçi Türk tüketicisine satıyoruz. Dudullu organize sanayide bu işle ilgili bir fabrikamız var ve 300 çalışanımız var. Orada yeni bir yatırıma gittik. Yeni fabrikamızı 15 Nisan’da devreye sokuyoruz. Japonya’dan makinalarını getirdik. Çeşidi de artırıp günlük kapasitemizi 300 bin adet sandviçe çıkaracağız. Sizin piyasada gördüğünüz özellikle akaryakıt istasyonları ve kahve zincirlerindeki pek çok sandviçi biz üretiyoruz.
15 NİSAN’A SUŞİ!
Dudullu tesisleri nde bir de suşi fabrikamız devreye giriyor. Burada büyük bir inovasyona imza atıyoruz. Know-how’ını Japonlardan aldığımız raf ömrü 7 gün olan ama lezzeti üretildiği ilk gün gibi olan suşiler üreteceğiz. Suşilerimizi 15 Nisan’dan itibaren marketlerimizde Türk tüketicisi ile buluşturmuş olacağız.