Türkiye ile ikili ilişkilerde dönem dönem tansiyonun yükseldiği ülkelerin başında gelen Fransa’da Senato, “Avrupa Dışı Devletlerin Fransız Üniversite ve Akademi Dünyasındaki Nüfuzları ve Bu Nüfuzların Etkileri” başlıklı bir enformasyon raporuna imza attı. Raporda, Çin, Rusya, Türkiye ve kimi Körfez ülkelerinin Fransa’daki akademi dünyasını etkilemek suretiyle kendi görüşlerini dayatmaya çalıştığı iddia edildi. DW’nin haberine göre, yayımlanan raporda Fransa’nın diğer Batı devletleri gibi, başta Çin olmak üzere bu ülkelerin “hedefi” haline geldiği mesajı verilirken, bu devletlerin diplomatik stratejilerinin, “milliyetçilikleri ve liberal ülkelere cephe alışlarıyla kendini gösterdiği” görüşü savunuldu.
İş dünyası kurdu
Raporun Türkiye ile ilgili hazırlanan bölümünde, “düşünce kuruluşları kurup finanse ederek” ve “araştırmacıları hedef alan baskılar” olmak üzere iki temel eksende üniversite ve akademi dünyası üzerinde etki oluşturmaya çalışıldığı savunuldu. Bu düşünce kuruluşlarına örnek olarak TÜSİAD destekli Bosphorus Enstitüsü (Institut du Bosphore) gösterildi.
‘Finanse ediliyor’
2009 yılında Paris’te Fransız iş dünyasıyla ortaklaşa kurulan enstitünün “Türkiye tarafından desteklendiği ve finanse edildiği” görüşü de raporda yer aldı. Enstitünün, “yalan gerçekler yaymasa da, tek taraflı görüş belirten tez ve notlar savunduğu ya da bilinçlice bir sorunun boyutlarını unuttuğu” kaydedildi.
Raporda, Fransız Bilimsel Araştırmalar Ulusal Merkezi araştırma müdürü tarihçi Claire Mouradian’ın “Bosphorus Enstitüsü Türkiye hakkında yazı yazanları gözetliyor” ifadelerine de yer verilirken; Mouradian’ın bu durumu “göz korkutma” olarak değerlendirdiği not edildi. Raporda Ankara’nın, “yabancı araştırmacıların Türkiye’de arşivlere erişimini kısıtladığı” görüşüne de yer verildi.
Bosphorus Enstitüsü Başkanı: ‘Komik bulduk, çok büyük talihsizlik’
Paris Bosphorus Enstitüsü Başkanı Bahadır Kaleağası, “Sadece bir akademisyenin görüşlerine yer verilmiş; kimin suçlandığı belli değil, bir laf kalabalığı var. Büyük bir talihsizlikle zaten burada enstitünün kast edilip edilmediği bile anlaşılmıyor” dedi.
“Paris Bosphorus Enstitüsü, Fransa’da Fransız kurumlarca denetlenen bir kuruluş” diyen Kaleağası, şunları kaydetti: “Bunun bir dezenformasyon olduğu belli. Öncelikle komik; ayrıca kolaylıkla yanlış olduğu kanıtlanabilir iddialar var. Bizden bir görüş almaları, ya da en azından internet sitemize bakmaları bile bu iddialara yer vermemek için yeterli olurdu.Senatoya da bildireceğiz. Kolaylıkla mesnetsiz bir iddia olduğu görülür durumda. Finansal kaynaklar, etkinliklerimiz; burada yer verilen görüşler hepsi internet sitesinde var. Her şey şeffaf. “Yanlış haber verilmiyor ama tüm görüşleri kapsamıyor” gibi bir ifade var. Her etkinlikte, çalışma konularımızda her fikir her zaman yer bulmaktadır. Çok somut ve ulaşılması kolay konularda bir akademisyenin görüşüyle talihsizlik yapmışlar. Bu ortadaki duruma sadece ‘kötü bir öğrenci ödevi gibi’ diyebiliriz.”
Etkin isimleri buluşturuyor
Başkanlığı Bahadır Kaleağası tarafından yürütülmekte olan Bosphorus Enstitüsü’nün yönetiminde Türk ve Fransız iş ve akademi dünyasından isimler var. Temel hedefi ise Türk-Fransız ve Türkiye-AB ilişkilerini ilerletmek. Yönetimde AXA, Koç Holding, L’Oréal, Bell Holding, TAV Holding, TEB, Mars Logistics gibi şirketlerin üst düzey yöneticileri bulunuyor.
Türk-Fransız ilişkileri ve Avrupa politikalarına odaklanan ilk düşünce kuruluşu olan enstitü, Türkiye ile partnerleri arasındaki diyalogu geliştirmeyi amaçlıyor. Farklı alanlardan gelen Türk ve Fransız politikacıları, girişimcileri, ekonomistleri ve entelektüelleri buluşturuyor.
‘Düşünce kuruluşu tam da bu işi yapar’
“Dünyada düşünce kuruluşları vardır. Amerika, Çin, Rusya, İsrail’in öne çıktığı kuruluşlar yine bu ülkelerde kendi görüşlerini savunup, ilişkileri üzerinde çalışabilirler. Her ülke, düşünce kuruluşu ile kendi görüşleri doğrultusunda da değerlendirmeler yapabilir veya pek çok farklı görüşü sunabilir” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Hasan Koni, “Bunun anlamı; kendi görüşlerini karşı tarafa kabul ettirmek değildir” dedi.
Prof. Dr. Koni, sözlerine şöyle devam etti: “Örneğin bu enstitünün bir konuyu ele aldığı bir etkinlikte değişik fikirlerle o konunun yorumlanabileceği gibi, tek taraflı bir fikir de ele alınabilir. Ayrıca bu düşünce kuruluşu bir başka ülkede ve onun denetimine tabii. Mesela İsrail, Amerika gibi bir ülkede kendi görüşlerini ateşli bir şekilde açıklıyor, tarafını tutabiliyor. Yani burada ifade edilen “Enstitünün, yalan gerçekler yaymasa da, tek taraflı görüş belirten tez ve notlar savunduğu ya da bilinçlice bir sorunun boyutlarını unuttuğu” kısım olsa dahi, bir düşünce kuruluşu için hiçbir sakıncası yoktur. Ancak dediğim gibi, böyle bir düşünce kuruluşu zaten düzenlediği etkinliklerde pek çok taraflı görüşün savunulmasına izin verecek kadar özgürlükçülüğü önemser.”