Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) yılın ikinci çeyreğine ilişkin Gayri Safi Yurt içi Hasıla (GSYH) verilerini açıkladı. Buna göre Türkiye ekonomisi, ikinci çeyrekte geçen yılın aynı dönemine kıyasla baz etkisiyle yüzde 21,7’lik büyüme kaydetti.
AA Finans Beklenti Anketi’ne katılan ekonomistler, büyümenin ikinci çeyrekte yüzde 21,8 düzeyinde gerçekleşeceğini öngörüyordu. Türkiye ekonomisi, geçen yılın ikinci çeyreğinde yüzde 10,4 daralma kaydetmişti.
Beklentiler paralelinde açıklanan büyümeye en büyük katkı hizmetler ve sanayi sektöründen gelirken, söz konusu sektörlerdeki büyüme hızı ikinci çeyrekte yıllık bazda sırasıyla yüzde 45,8 ve 40,5 düzeyinde gerçekleşti. Toplam katma değeri tarım yüzde 2,3, inşaat yüzde 3,1 ve gayrimenkul faaliyetleri yüzde 3,7 artış yönünde etkiledi. Finans sektörü ise ikinci çeyrekte yıllık bazda yüzde 22,7 daraldı.
Stoklar büyümeyi 4,9 puan aşağı çekerken, net dış talep ise büyümeyi 6,9 puan yukarı yönlü etkiledi. Gayrisafi sabit sermaye oluşumu ayrıntılarına bakıldığında yatırımların makine-teçhizat kaynaklı belirgin yükselmeye devam ettiği görüldü. Önceki 11 çeyrekte üst üste daralan inşaat yatırımları bu yılın ikinci çeyreğinde yüzde 12,2 yükselirken, makine-teçhizat yatırımlarının yüzde 35,2 ile belirgin arttığı izlendi. Özel yatırımların göstergesi olan makine-teçhizat yatırımları böylece son yedi çeyrektir üst üste yükseliş kaydetti.
Ekonomistler, sanayi ve hizmetler sektörleri öncülüğünde yakalanan bu büyüme rakamının, tüketim, yatırım ve ihracat ile desteklendiğine işaret ederek, bunun gelecek dönem için sürdürülebilir ve nitelikli büyüme elde edilmesinde önemli olduğunu vurguluyor.
“Öncü göstergeler, büyümenin 3. çeyrekte de gücünü koruduğuna işaret ediyor”
Verilere ilişkin görüşlerini paylaşan AA Finans Analisti ve ekonomist Haluk Bürümcekçi, ikinci çeyrekte büyümenin 1998 bazlı endekse göre rekor artışa işaret ettiğini belirterek, milli gelirin cari fiyatlarla bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 52,4 arttığını, dolar bazındaki artışın ise yüzde 23,6 düzeyinde gerçekleştiğini kaydetti.
Son dört çeyrekte milli gelir toplamının 765 milyar dolara yükseldiğini anlatan Bürümcekçi, büyüme trendinin gücüne ilişkin göstergelerin 2. çeyrekte önceki çeyreğe göre ılımlı artışa işaret ettiğini söyledi.
Bürümcekçi, harcamalar yöntemiyle hesaplanan GSYH verilerine göre, ikinci çeyrekte özel tüketim harcamaları, yatırımlar ve net dış talebin büyümeyi yukarı çektiğini, stok azalışının olumsuz etkilediğini aktararak, “Gelecek dönem görünümü ele alındığında; Türkiye imalat sanayi Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI) temmuz-ağustos ortalaması 54,1 ile önceki çeyreğe göre 3,8 puanla belirgin artarken, Reel Kesim Güven Endeksi’nin aynı dönem ortalaması 108,1’den 112,2’ye çıktı. Kapasite kullanım oranı ortalaması yüzde 75,9’dan yüzde 76,6’ya yükselirken, tüketici güven endeksi ise yüzde 79,7’den yüzde 78,8’e hafif geriledi. Başta turizm olmak üzere hizmet sektörlerinde belirgin toparlanma izlenirken, dış talepte de toparlanma devam etti. Dolayısıyla genel olarak ilk sinyaller milli gelir büyümesinin yılın 3. çeyreğinde gücünü koruduğuna, çeyreklik bazda yine pozitif olabileceğine işaret etti.” diye konuştu.
İç talebin hızlı toparlanması ve dış talebin güçlü seyrini korumasının, yüzde 9,3 olarak revize ettikleri büyüme tahmini üzerindeki yukarı yönlü riskleri canlı tuttuğunu aktaran Bürümcekçi, şunları kaydetti:
“Gerek sanayi üretimi endeksinde gerekse milli gelir serisinde gelinen tarihi yüksek seviyeler, yılın kalan döneminde bir ivme kaybı olsa bile mekanik olarak karşılaştırmanın yapılacağı 2020 yılı aynı dönemlerine göre büyümenin yine gücünü koruyacağını gösteriyordu. İkinci çeyrek gerçekleşmesi sonrası dönemde çeyrekten çeyreğe değişimlerin yatay olduğu bir senaryoda bile 2021 yılı milli gelir büyümesi yüzde 8,6 olarak gerçekleşmekte. Ayrıca, son dönemde finansal koşulların tekrar gevşemesi ve salgın kısıtlamalarının kaldırılmasıyla iç talebin belirgin toparlandığı gözlenirken, dış talebin küresel aktivite nedeniyle güçlü seyretmeye devam etmesi de büyüme eğilimine destek vermektedir. Temmuz-Ağustos öncü göstergeleri de ekonomik aktivitenin 3. çeyrekte ivmesini koruduğunu göstermiştir. Bu doğrultuda yüzde 7,7 düzeyinde olan 2021 yılı büyüme tahminimizi yüzde 9,3 olarak revize ederken, bu tahmin üzerindeki risklerin halen yukarı yönde olduğunu düşünmekteyiz.”
“İmalat sanayi başta olmak üzere birçok sektörde güçlü bir ilerleme kaydedildi”
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova da ikinci çeyrek büyümesinin yıllık yüzde 21,7 ile oldukça kuvvetli bir rakama işaret ettiğini, bir önceki çeyreğe göre ise yüzde 0,9’luk bir GSYH artışı kaydedildiğini söyledi.
Geçen yılın nisan ve mayıs aylarında salgın nedeniyle yaşanan kapanmaların bu yılın ikinci çeyreğindeki büyümede önemli bir baz etkisi yarattığını anlatan Arzova, buna karşın imalat sanayi başta olmak üzere birçok sektörde güçlü bir ilerleme kaydedildiğini, talep ve ihracatın da kuvvetli olduğunu ifade etti.
Arzova, sanayinin yüzde 40,5 ve hizmetler sektörünün yüzde 45,8 yıllık büyüme hızı ile milli gelir artışına önemli ölçüde katkı sağladığına işaret ederek, “Tarım, ormancılık ve balıkçılık faaliyetlerindeki büyüme hızı yüzde 2,3 ile sınırlı kaldı. Türkiye’de 250-300 alt sektörü harekete geçirebilen inşaat sektöründeki yıllık büyüme hızı da yüzde 3,1 ile düşük kaldı. Bunlar da önemli göstergeler.” dedi.
İmalat sanayi tarafına bakıldığında, toplam büyüme içinde önemli kalemlerde biri olan hane halkı tüketiminin yüzde 13,8’lik bir katkı sağladığını belirten Arzova, şöyle devam etti:
“İmalat sanayisine katkı sağlayanlardan biri hane halkı tüketimi. İç tüketimin kuvvetli olması da burada imalat sanayisine ciddi bir katkı sağlamış. Bu kuvvetli gidiş bir yerden sonra tehlikeli olabilir, özellikle enflasyon anlamında. Kamu büyümeye çok az katkı sağlarken, yatırımlar ise imalat sanayisine katkı sağlaması açısından önemli. Yatırımlar içinde makine parkı yatırımları anormal bir katkı verdi. Makine parkı yatırımlarındaki artışın sebebi; hem içerideki iç tüketime yetişme isteği, hem de Türkiye’nin salgın nedeniyle bir parça daha Avrupa’ya tedarik zinciri olarak yakınlaşmasının verdiği etki ile kapasite artırım ihtiyacı… Yaklaşık 3-4 çeyrektir bu devam ediyor ve büyümeye katkının makine yatırımlarından gelmesi sevindirici. Büyümede kamunun katkısının az olması da benim adıma sevindirici, çünkü kamunun küçülmesinden yanayım. Öte yandan gelir yöntemi ile GSYH’ye bakıldığında, çalışanların gayrisafi katma değer içindeki payları azalmış. Bunun da en önemli sebebi enflasyon. Bu nedenle insanlar aslında büyümeyi hissedemiyor. Neticede önemli ve kuvvetli bir büyüme ama sürdürülebilir değil.”
Yıl sonu büyüme tahminlerini yukarı yönlü revize ettiklerini ve yüzde 9’u geçmesini beklediklerini belirten Arzova, “Bu seviyeler de çok sürdürülebilir değil. Bunun dönemsel bir etki olduğunu göze alalım. Yavaş yavaş diğer çeyreklerde bir önceki çeyreğe göre daralma görebiliriz. Bu da çok normal ve normalleşmeye doğru bir gidiş.” değerlendirmelerini yaptı.
Arzova, imalat sanayinin çok güçlü gittiğini yineleyerek, “Türkiye’nin büyüme modeli ihracata dayalı oluyor demek için çok erken ama o yöne doğru bir evrilme var gibi gözüküyor.” dedi.
“Salgının seyri ana belirleyenlerden birisi olmaya devam edecek”
Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu ise büyümenin beklentilere paralel ve güçlü bir şekilde geldiğini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“ikinci çeyrek rakamlarında önemli bir baz etkisi bulunuyor. Bununla birlikte, salgının başlangıcı hariç büyümede imalat sanayi üretimi, yatırım artışı ve ihracatın önemli katkısını görüyoruz. İhracatçı sektörlerin salgın koşullarında hem dış konjonktür hem de gücü ve esnekliği sayesinde küresel ticaretten pay almaları bu olumlu tabloyu yarattı. Hizmetler de katkısını ortaya koymaya başladı. Yılın kalanında bir yavaşlama olacak ama yıllık büyüme yüzde 8,5 ila yüzde 9,5 arası olabilir. Salgının seyri ana belirleyicilerden birisi olmaya devam edecek. Bununla birlikte, hem emtia fiyatlarındaki artış hem de iç talep belli bir canlılık gösterdiği için yaşanan büyüme enflasyon ve cari açık da yaratıyor. Büyümenin sürdürülebilirliği için enflasyon ile mücadele büyük önem taşıyor.”
“Büyümenin sanayi ve ihracata dayalı olması gelecek dönem için de önemli”
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sefer Şener, son dönem büyüme rakamlarının salgının yavaşlaması ve aşılamanın hızlanması ile yukarı yönde ivmelenmeye başladığını belirterek, küresel çaplı daralmalar sonrası 2021 itibarıyla dünya ekonomilerinin hızlı bir şekilde toparlandığını söyledi.
Dünya Bankası, Fitch Ratings, Moody’s, Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi uluslararası kuruluşların da bu ivmelenme neticesinde Türkiye’ye ilişkin büyüme tahminlerini yukarı yönlü revize ettiğini anlatan Şener, “Türkiye, geçen yıl Çin’den sonra dünyada en yüksek büyüme kaydeden ülke olmuştu. Gördüğümüz kadarıyla bu ivme devam ediyor. Bu büyümedeki en önemli iki kalem sanayi ve hizmet sektörü oldu. Türkiye ekonomisi açısından sevindirici olan; ihracatın büyüme üzerindeki net katkısının hızlı bir şekilde artıyor olması. Büyümenin niteliği ve sürdürülebilirliği açısından, milli gelirdeki artışın sanayi üretimi ve ihracata dayalı olması, gelecek dönemler için de Türkiye ekonomisini pozitif etkileyecek.” ifadelerini kullandı.
Şener, Türkiye ekonomisinin 2021’de yüzde 8’in üzerinde bir büyümeyi rahatlıkla sağlayacağını vurgulayarak, bunun halkın refah seviyesine yansımasının da önemli olduğunu kaydetti.
Büyüme rakamlarında baz etkisi olduğuna işaret eden Şener, ancak sanayi ve hizmetler sektöründeki artışların önemli olduğunu, tüketim ve yatırım kanallarından gelen ciddi katkıların gelecek dönem için umut verdiğini sözlerine ekledi.