TEDMEM, dünyadaki öğrenci başarısını değerlendiren ve 4 yılda bir yayımlanan TIMSS raporunu Türkiye açısından analiz etti. TEDMEM Koordinatörü Dr. Sabiha Sunar, Türkiye’deki öğrencilerin yıllar sonra ilk kez TIMMS’in ortalaması olan 500 puanın üzerinde bir puan ortalaması gösterdiklerini söyledi. Sunar, temel yeterlilik düzeyinin altında kalan öğrenci oranının da azaldığını ifade ederek, “Üst düzeyde beceri gösteren öğrenci oranımız ise, arttı. Bunun sebebi sistem ile ilgili; çünkü Türkiye son yıllarda sistemle ilgili problemlerinin büyük bir kısmını halletti. Hala alınacak çok yolumuz var; ama tüm kademelerde eğitime erişim oranımız arttı. Öğretmen başına düşen öğrenci sayımız azaldı. Okulların fiziki alt yapıları epey güçlendirildi. Tüm bunların olumlu etkileri var. Biz bunların yansımasını görebiliyoruz. Bununla birlikte uluslararası değerlendirmeye ilişkin toplumsal farkındalık son yıllarda epey arttı” diye konuştu.
‘GENÇ ÖĞRETMEN ORANI YÜZDE 60’
Sunar, başarıyla ilişkili olabilecek bir diğer faktörün ise genç öğretmen nüfusu olduğunu vurgulayarak, “Çünkü öğretmenlerimizin yüzde 60’ı, 40 yaşın altında. 2005 yılında öğretim programlarımızda bir yaklaşım değişikliğine gidilmişti. Bireyi merkeze alan, öğrencinin kendi öğrenmesinden sorumlu olduğu bir yaklaşım benimsenmişti. Bu genç öğretmen nüfusumuz henüz öğretmen yetiştirme programlarındayken bu yaklaşımla eğitim alabildikleri için bu süreçte onu içselleştirebildiler ve öğrencilerine aktarabildiler. Dolayısıyla tüm bunların yansımasını yalnızca TIMMS özelinde değil, diğer tüm uluslararası değerlendirmelerde de görüyoruz. Son yıllarda Türkiye´nin ortalama öğrenci başarısı artış eğiliminde ve bu hepimiz için oldukça sevindirici bir gelişme” ifadelerini kullandı.
‘BAŞARIDA BELİRGİN DÜŞÜŞ VAR’
Sunar, TIMMS’in sadece öğrenci başarılarıyla ya da ülke sıralamalarıyla ilgili bilgi vermediğini, öğrenmeye etki eden faktörlerle ilgili de çarpıcı bulgular sunduğunu kaydetti. Sunar, “Türkiye üzerinde öne çıkan bulgulardan bir tanesi de Türkiye’deki öğrencilerin matematikte 4’üncü sınıftan 8’nci sınıfa geçerken başarılarında belirgin bir düşüş görüyoruz. Aynı zamanda temel yeterlilik düzeyinin altında kalan öğrenci oranında da belirgin bir artış var. Bu tablo fen bilimlerinden oldukça farklılık gösteriyor. Aynı zamanda matematiği çok seven öğrenci oranımız ya da matematikte kendine güvenen öğrenci oranımız da düşüyor. Bizim bu süreçte matematik öğretimiyle ilgili değişkenlere odaklanmamız lazım. Matematik öğretim programının gözden geçirilmesini ve bu süreçte öğretim programının öğrencilere yansıyan boyutunun incelenmesine ihtiyacımız var” dedi.
‘DENEYİMLİ ÖĞRETMENLER DEZAVANTAJLI BÖLGELERE TEŞVİK EDİLMELİ’
Sunar, bölgeler arası öğretim farklılıklarının analize yansıdığını ifade ederek, şunları kaydetti:
“Doğu Marmara ile Güneydoğu Anadolu’daki öğrenciler arasında oluşan 80 puanın üzerindeki başarı farkı bölgeler arasında neredeyse 3 yıla karşılık gelen bir öğrenme açığı olduğunu göstermektedir. Bunun sebeplerini iki temel faktör üzerinden değerlendirebiliriz. İşin ilk boyutu sosyo ekonomik ve sistemle ilgili boyutu var. Bölgenin kalkınmışlık düzeyiyle öğrenci başarısı yakından ilişkilidir. Evdeki öğrenme kaynakları, okul dışındaki öğrenme kaynaklarına ulaşım ya da eğitim faaliyetlerinin yaygınlığı ile evdeki internet bağlantısı gibi faktörler arttıkça öğrenci başarısı da artıyor. İşin ikinci boyutu ise, sistemle ilgili ve bunların başında öğretmenlerimiz geliyor. Çünkü bazı dezavantajlı bölgelerde öğretmenlerimizin ortalama görev süresi 2 yılı geçmiyor. Bu öğretmenler genellikle ilk atamalarında dezavantajlı bölgelere atanıyorlar. Dolayısıyla bizim deneyimli öğretmenlerimizin dezavantajlı bölgelerde çalışmasını sağlayacak, uzun süre kalmalarını teşvik edecek bazı mekanizmalara ihtiyacımız var. Lojman desteği, ek puan eklenmesi ya da ücretlerinin bu anlamda düzenlenmesinin yapılması gibi bazı teşvik mekanizmalarına ihtiyacımız var.”
Sunar, bazı bölgelerde de belirgin bir artış olduğunu kaydederek, “Örneğin, Ortadoğu Anadolu´da öğrencilerin matematik başarısı yaklaşık 65 puan arttı. Dolayısıyla bizim bölge özelinde analizler yapıp, iyi uygulama örneklerini artırıp, olası sorun olanlara da müdahale etmemiz gerekiyor” dedi.
‘EVDEKİ KAYNAKLAR ARTIKÇA ÖĞRENCİ BAŞARISI ARTIYOR’
Sunar, evdeki öğrenme kaynaklarının Türkiye’deki öğrenciler için en büyük başarı farkının oluştuğu değişken olduğunu söyledi. Türkiye’de öğrenme kaynakları arttıkça öğrenci başarısının arttığını ifade eden Sunar, “Öğrencinin kitap sayısı, evde internet bağlantısının olup olmaması, kendisine ait bir odanın olup olmaması, ailenin eğitim ve istihdam durumu evdeki öğrenme kaynaklarını oluşturan unsurlardır. Evdeki öğrenme kaynakları çok olan öğrenciler ile az olan öğrenciler arasında yaklaşık yüzde 75 puanlık bir fark var. Bu tüm değişkenler arasındaki en büyük farkın oluştuğu değişken. Ancak evdeki öğrenme kaynakları çok olan öğrencilerimizin sadece yüzde 6´sını oluşturuyor. Dolayısıyla evdeki öğrenme kaynaklarında oluşan farkın giderilmesi kısa vadede oluşabilecek bir şey değil. İşin sosyo-ekonomik boyutu var. Ancak öğrencilerin evden, aileden ya da bölgeden getirdiği dezavantajlın okulda telafi edilmesine yönelik eğitim politikaların geliştirilmesine ihtiyaç var. Bu da okulların finansman kaynakların öğrenme odağında şekillenmesi ile mümkün olabilecek bir şey. Aynı zamanda erken yaşlarda destek mekanizmalarının özellikle dezavantajlı bölgeler için kurulmasıyla üstesinden gelinebilecek bir durum diye söyleyebiliriz” dedi.