İran’ın İsrail’e yönelik hava saldırısına, Tel Aviv yönetiminin vereceği yanıt merakla bekleniyor.
Bölgedeki çatışma halinin kötüleşmesi büyük bir endişe olarak masada dururken, İsrail ve İran halklarının, tırmanan gerilime verdiği tepkilere de bakmak gerekiyor.
7 Ekim’den bu yana Gazze’de devam eden İsrail bombardımanı ve son olarak 13 Nisan’da, İran’ın saldırısıyla bölgede artan tansiyonun toplum üzerindeki etkilerine yönelik, Kudüs İbrani Üniversitesi’nde bir araştırma yapıldı.
Ankete göre İsrailliler, İran saldırısına verilecek karşılık konusunda ikiye bölünmüş durumda.
Halkın yarısından biraz fazlası, yani yüzde 52’lik bir kesimi, İsrail’in mevcut çatışmayı sona erdirmek amacıyla saldırıya karşılık vermemesi gerektiğini düşünüyor.
Buna karşılık yüzde 48’i ise mevcut çatışmanın uzaması anlamına gelse bile İsrail’in karşılık vermesi gerektiğini savunuyor.
YÜZDE 44’Ü REFAH OPERASYONUNU DESTEKLİYOR
Önemli bir veri de İsrail’in, İran saldırısının ardından ertelediği Refah operasyonuna ilişkin.
İsraillilerin yüzde 44’ü, ülkesinin dış ilişkilerinde bir kriz yaşanması ve ABD ile ilişkilerinin zarar görmesi pahasına da olsa Refah’ta askeri harekatı destekliyor. Refah operasyonu konusunda yüzde 31’lik kesim ise kararsız olduğunu belirtirken, yüzde 25 aksini düşünüyor.
İran toplumunda da İsrail saldırısına karşılık farklı tepkiler var. Füzelerin fırlatılmasının ardından halkın bir kesimi sokaklara dökülüp kutlamalar yaptı ve bu eylemlerde Filistin bayrakları dalgalandı.
Çünkü İranlılar Tahran’ın bu harekatı ile Şam’daki konsolosluk saldırısının yanı sıra Gazze’nin de hesabının sorulduğunu düşünüyor.
Buna karşılık halkın diğer kesimi ise saldırının ardından savaş karşıtı söylemleri yükseltti.
İRANLI SENDİKALAR YOKSULLUĞA DİKKAT ÇEKTİ
İran Özgür İşçiler Sendikası, İsrail’e yönelik saldırının ardından yaptığı açıklamada, savaş endişesini dile getirdi.
İşçiler, açıklamada şunları söyledi: “İslam Cumhuriyeti, İsrail’e yüzlerce insansız hava aracı ve füze fırlatarak bir maceraya atılmış ve derinliği ve kapsamının genişlemesiyle 90 milyonluk bir toplumu kavrulmuş bir toprağa dönüştürecek bir savaş başlatmıştır.”
Öğretmenler ise saldırının kadın ve çocuklara etkisi ile yoksulluğa dikkat çekti.
İranlı Öğretmenler Sendikaları Koordinasyon Konseyi, şu açıklamayı yaptı: “İran hükümeti İsrail’e onlarca insansız hava aracı ve füze fırlatarak bir saldırı başlatmıştır. Bu saldırı sadece bir gece sonra sona erse bile, kurbanlar öncelikle acı çeken kadınlar, çocuklar ve bu füze saldırılarını finanse etmek için kaynakları çarçur edilen yoksullar olacaktır.”
KADINLARA YÖNELİK DAYATMALAR UNUTULDU
Tahran yönetimine muhalif İran basını da meseleye farklı bir bakış açısı getirdi.
Haberlerde İranlı kadınların, İsrail ile çatışmanın gölgesinde zorunlu başörtüsü takmayı reddettikleri için daha sert baskılarla karşı karşıya kaldığına dikkat çekildi.
İran Devrim Muhafızları’nın geçen hafta sonu İsrail’e yönelik füze ve insansız hava aracı operasyonlarına ilişkin haberler diğer olayları gölgede bırakırken, cumartesi günü İran polisinin, “ulusal ve kamusal bir talep” olduğunu iddia ettiği yeni bir girişimle kadınlara yönelik yeni başörtüsü düzenlemelerini uygulamaya başladığı bildirildi.
2022’de Mahsa Amini’nin ölümünden bu yana sayısı azaltılan “ahlak polisinin” de Tahran’ın merkezi bölgelerinde polis devriyeleri, “ahlak minibüsleri” ve motosikletli polis devriyeleriyle daha güçlü bir varlık göstererek tam güçle sokaklara geri döndüğü kaydedildi.
GAZZE’DEN ÖNCESİ
Hem İran hem İsrail hükümetleri, 7 Ekim’de başlayan katliamlardan önce içeride ciddi sınavlar vermişti.
İran, Mahsa Amini’nin ahlak polisi tarafından gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybetmesiyle tarihinin en büyük isyanlardan biriyle karşılaştı. Özgürlüklerinden vazgeçmeyen İranlı kadınlar, Tahran yönetimine geri adım attırmayı başardı ve kamusal alandaki örtünme dayatmasını aşmaya başladı.
İsrail’de ise Hamas’ın Aksa Tufanı saldırısından hemen önce yaklaşık 1 yılı geride bırakmış olan hükümet karşıtı eylemler sürüyordu. Onbinlerce İsrailli her hafta sonu başta Tel Aviv olmak üzere sokaklara çıkarak, “yargı darbesi” oalrak adlandırdıkları yasa tasarısına karşı Netanyahu ve aşırı sağcı kabinesini istifaya çağırdı.
Bu eylemlerde İsrail polisi, protestoculara sert müdahalelerde bulundu. Çok sayıda kişi gözaltı alındı.
NETANYAHU İÇERİDEKİ BASKIYI ARTIRABİLİR
Savaş çığırtkanlığının arkasında duranların yanı sıra İsrail’de, Filistinlilerle dayanışma içinde olan ve Gazze’deki saldırılara karşı çıkan güçlü bir savaş karşıtı kesim var. Hatta bunların içinde çeşitli ultra Ortodoks Yahudi topluluklar da yer alıyor.
Şimdi İsrail’in İran’a vereceği olası karşılık, gerilimi bölgesel bir savaşa dönüştürme tehlikesi taşırken, hükümet karşıtı eylemleri de yeniden şiddetlendirebilir.
Çünkü, genişletilmiş bir çatışma haline girilmesi durumunda, İsrail hükümetinin içeride yükselen savaş karşıtı sesleri daha güçlü şekilde bastırmaya yönelmesi çok olası.
Öte yandan Gazze’nin bu çatışma içinde geri planda kalması, Filistin halkı kadar İsrailli rehine ailelerinin de seslerini daha güçlü çıkarmasına yol açabilir.
Gazze’de gözünü karartan Netanyahu ve aşırı sağcı hükümetinin, İran’a vereceği yanıt kadar İsrail halkına karşı alacağı tutum da merak konusu.