İsrail Başbakanı Netanyahu, katıldığı “Dr. Phil Primetime” adlı programda Gazze Şeridi’nde devam eden saldırılar, ABD ile anlaşmazlıklar ve Amerikan üniversitelerindeki İsrail karşıtı öğrenci eylemlerine dair açıklamalarda bulundu.
ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin Gazze’nin Refah bölgesine yönelik geniş çaplı kara harekatı düzenlenmesi durumunda İsrail’e bazı silahların sevkiyatını durduracağını açıklamasının ardından, Netanyahu, Gazze’de devam eden saldırılar konusunda Biden ile yaşanan anlaşmazlıkların üstesinden gelebileceğini umduğunu söyledi.
ABD ile sıklıkla fikir ayrılıkları yaşadıklarını ancak üstesinden gelebildiklerini kaydeden Netanyahu, “Umarım şu an da bunların üstesinden gelebiliriz, ancak ülkemizi korumak için yapmamız gereken neyse yapacağız” dedi.
Netanyahu, ayrıca savaşın ardından Gazze Şeridi’nin geleceğine dair planlarına da değinerek, İsrail’in “Gazze’de muhtemelen BAE ve istikrar isteyen diğer ülkelerin desteğiyle bir tür sivil hükümet” kurulması yönündeki talebini yineledi.
Hükümetinin 7 Ekim’de başarısız olduğunu itiraf eden Netanyahu, “Açıkçası başarısızlıklar vardı. Her şeyden önce hükümet başarısız oldu. Hükümetin ilk sorumluluğu halkı korumaktır, bu nihai sorumluluktur ve insanlar korunmadı, bunu kabul etmeliyiz” şeklinde konuştu.
Netanyahu, “Sanırım savaş sona erdiğinde ne olduğu, nasıl olduğu ve bunu kimin yaptığı konusunda kapsamlı bir soruşturma yapmamız gerekecek ancak şu an temel hedefimiz zafere ulaşmak” diyerek, istihbarat hatası ve askeri başarısızlığın inceleneceğini ve bu konuda kendisini ve herkesi sorumlu tutacağını öne sürdü.
Başbakan Netanyahu, ABD’deki üniversitelerde İsrail’in Gazze’deki saldırılarının protesto edilmesine ilişkin kışkırtıcı ifadeler kullandı.
İsrail karşıtı protestocu öğrencileri “cahillikle” suçlayan Netanyahu, “‘Nehirden denize’ dedikleri zaman, bu İsrail Devleti’ni yok etmektir. Soykırımı destekliyorlar. Amerikan eğitiminin durumu artık içler acısı. Orada derin bir çürüme ve iflas var” iddiasında bulundu.
Netanyahu, ABD’de antisemitizmin arttığını ve bu durumun “radikal İslam ile ultra anarşist solun birleşiminden” kaynaklandığını savunarak, ifadelerini öne sürdü.