SARS-CoV-2 virüsü ilk ortaya çıktığı günden bu yana dünya genelinde 3 milyon kişinin ölümüne yol açtı. Aradan geçen yaklaşık 1,5 yıllık sürede hastalığın belirtileri, bulaşma biçimi, nasıl tedavi edilebileceği gibi birçok konuda bilgi sahibi haline geldik ama virüsün kaynağının ne olduğuna dair halen net bir bilgi sahibi değil.
Bu konuda çok sayıda teori ortaya atıldı. Bazı ihtimaller mantıklı bulundu, bazıları komplo teorisi olarak görüldü ve ciddiye alınmadı. Bu bağlamda özellikle iki teori öne çıktı. Bunların biri doğal kaynak diğeri de laboratuvar sızıntısı teorileriydi.
Doğal kaynak teorisi virüsün doğrudan hayvanlardan insanlara geçtiğini öngörüyor. Herhangi bir bilim insanı ya da laboratuvarın müdahalesini öngörmeyen bu teoride yarasalar, pangolinler gibi bazı hayvanların virüsün kaynağı olabileceği öne sürülüyor. Virüsü kapan kişilerin de bu hayvanlarla etlerini yiyerek ya da başka şekillerde temas ettiği, hastalığın bu şekilde bulaştığı ifade ediliyor.
Laboratuvar sızıntısı teorisi ise SARS-CoV-2 virüsünün Çin’deki bir laboratuvardan büyük ihtimalle de Vuhan Viroloji Enstitüsü laboratuvarından kaynaklandığını öngörüyor. Bu teoriyi savunanların bazıları virüsün hayvan kaynaklı doğal bir virüs olduğunu ve bilimsel çalışmalar için laboratuvara getirildiğini, bazıları ise virüsün laboratuvarda üretilmiş insan yapısı bir tür olduğunu öne sürüyor.
Virüsün laboratuvardan nasıl çıktığıyla ilgili de tahminler mevcut ancak geçtiğimiz günlerde dünya basınının gündemine bomba gibi düşen bir haber bir kaza sonucu virüs kapan birkaç laboratuvar çalışanının hastalığı yaymış olabileceğine dair kanının güç kazanmasını sağladı.
Wall Street Journal gazetesinin ABD istihbarat kurumlarının hazırladığı bir rapora dayandırdığı haberinde Covid-19’un yayılmasından hemen önce, Çin’deki Vuhan Viroloji Enstitüsü laboratuvarında çalışan 3 araştırmacının virüs belirtileriyle hastaneye başvurduğu iddia edildi. Gazeteye konuşan yetkililer söz konusu iddiaların araştırılması gerektiğini söyledi.
Son olarak, ABD Başkanı Joe Biden’ın bu konunun ve virüsün kaynağının araştırılmasına dair çabaların artırılması için istihbarat kurumlarına emir verdiği açıklandı.
BAŞTA CİDDİYE ALINMADI AMA…
Peki bir yıl öncesinin komplo teorisi bugün nasıl ciddi bir ihtimal olarak konuşulur hale geldi? ABD’de yayımlanan Washington Post gazetesi bu soruya bir zaman akışıyla yanıt aradı.
Söz konusu ihtimalle ilgili açıklamaları ilk günden bu yana tek tek sıralayan gazeteye göre bu durumun birçok sebebi var.
Öncelikle virüsün doğal bir kaynaktan yayılmış olabileceğine dair araştırmalar sonuçsuz kaldı. İkincisi, virüsün laboratuvardan sızmış olabileceği iddiasını aydınlatmak için atılan adımlarla, Covid-19’un bir biyolojik silah olduğu yönündeki spekülasyonlar birbirine karıştı. Bu nedenle birçok bilim insanı laboratuvar sızıntısı ihtimalini ciddiye almadı.
Ancak Çin’in olayla ilgili şeffaf davranmaktan kaçınması ve Vuhan’daki laboratuvarın faaliyetlerinin yeniden mercek altına alınması, birçok bilim insanında “Bu ihtimali fazla erken reddetmiş olabilir miyiz?” şüphesini doğurdu.
ABD’de Arkansaslı Cumhuriyetçi Senatör Tom Cotton, en başından beri Vuhan’daki laboratuvara işaret edip Çin’den yanıt istedi. Trump yönetimi de zaman zaman laboratuvar senaryosunu öne sürdü. Ancak açıklamalarda ortaya koyulan istihbarat verilerinin muğlaklığı ve virüsle ilgili mesajların Trump’ın Çin karşıtı retoriğinin içinde kaybolması, bu teoriye olan güvenin sarsılmasına yol açtı.
BUGÜNE NASIL GELİNDİ?
İşte Washington Post’tan derlediğimiz bilgilerle, ilk günden bu yana laboratuvar sızıntısı teorisi tartışması…
Vuhan Yerel Sağlık Komisyonu, Vuhan genelindeki sağlık kuruluşlarına Huanan Deniz Ürünleri Toptan Satış Pazarı’nda ortaya çıkan ve sebebi bilinmeyen zatürre vakalarıyla ilgili bir “acil uyarı” yaptı.
Virüsün Çin tarafından yaratıldığıyla ilgili ilk bilinen tweet’in tarihi… @GarboHK isimli kullanıcı, “18 yıl önce Çin, SARS vakalarını bildirmeyerek, Çinli turistlerin dünyanın her yerine özellikle de Asya ülkelerine seyahat etmesine izin vererek kötü niyetle virüsü yaydı ve neredeyse 300 Hong Konglunun ölümüne yol açtı. Bugün şeytani rejim yeni bir virüsle yine vuruyor” diye yazdı.
İngiltere’de Daily Mail gazetesinde bu tarihte yayımlanan bir haberin başlığı dikkat çekti: “Çin Vuhan’da SARS ve Ebola’yı araştırmak için bir laboratuvar inşa etti… ABD’li biyogüvenlik uzmanları 2017 yılında salgınla mücadelede kilit haline gelen tesisten bir virüsün ‘kaçabileceği’ konusunda uyarıda bulunmuştu”
Aynı tarihte Çinli bilim insanları, Lancet dergisinde ilk araştırma sonuçlarını yayınladı. Aralarında kayda geçen ilk vaka da olan ve Covid-19 nedeniyle hastaneye yatırılan ilk 41 kişiden 13’ünün, başlangıçta virüsün kaynağı olarak görülen deniz ürünleri pazarıyla hiç ilgisi olmamıştı.
ABD’de Washington Times gazetesinde yayımlanan bir makalenin başlığı daha da çarpıcıydı: “Koronavirüs Çin’in biyolojik savaş programıyla bağlantılı laboratuvardan çıkmış olabilir” 25 Mart tarihinde bu habere bir editör notu eklendi. Notta, “Haber yayımlandığı günden bu yana Çin dışındaki bilim insanları SARS-CoV-2 virüsünü inceleme şansını elde etti. Bilim insanları virüsün insan yapımı olduğuna ya da laboratuvarda bilinçli olarak manipüle edildiğine dair işaretler bulunmadığını bildirdi” ifadeleri yer aldı.
ABD’li senatör Tom Cotton, Senato Silahlı Hizmetler Komitesi oturumunda küresel pandemi ihtimalini dile getirdi. Cotton, “Bu koronavirüs Çin için Çernobil ölçeğinde bir felaket. Ama aslında muhtemelen Çernobil’den daha kötü çünkü Çernobil’in etkisi yerelde kalmıştı. Koronavirüs bir küresel pandemi olabilir. Vuhan’da Çin’in tek biyogüvenlik seviyesi 4 olan laboratuvarı olduğunu ve bu laboratuvarın aralarında koronavirüs de bulunan birçok ölümcül patojenle çalıştığını da hatırlatmak isterim” diye konuştu.
Vuhan Viroloji Enstitüsü araştırmacıları Nature dergisinde bir makale yayımladı ve dünya genelinde yayılmakta olan virüsün yarasalardan kaynaklandığını bildirdi. Araştırmanın raporunda SARS-CoV-2’nin genomunun yarasalarda görülen RaTG13 isimli koronavirüsün genomu ile yüzde 96,2 oranında benzerlik gösterdiği ifade edildi.
Çin’de bir üniversitede moleküler biyomekanik araştırmaları yapan Botao Şiao, “katil koronavirüsün muhtemelen Vuhan’daki bir laboratuvardan yayıldığını” belirten bir makale yayımladı. Botao, laboratuvarda yürütülen çalışmalara ve daha önce meydana gelen güvenlik kazalarına odaklandığı makaleyi birkaç hafta sonra yayından kaldırdı. Bu kararda Çinli yetkililerin bir kaza olmadığına dair ısrarları etkili oldu.
Çin’in ABD Büyükelçisi, Senatör Cotton’ın sözlerini “tamamen çılgınca” olarak nitelendirince Senatör Twitter’dan yanıt verdi: “Size ne komplo ne de teori olan bir şey söyleyeyim. Gerçek: Çin, Vuhan pazarında ortaya çıkan virüsle ilgili yalan söyledi. Gerçek: Süper-laboratuvar o pazardan birkaç kilometre uzakta. Nerede başladı? Bilmiyoruz. Ama kanıt yükü sende ve komünist dostlarında. Yetkin uluslararası bilim insanlarına kapıları açın.”
https://twitter.com/SenTomCotton/status/1226549890160963594
Washington Post gazetesi de Cotton’ı eleştiren bir haber yayımlandı. Senatör cevabı yine Twitter’dan verdi ve dört senaryo sıraladı: “1- Doğal (hâlâ en yüksek ihtimal ama Vuhan pazarından kaynaklanmadığı neredeyse kesin) 2- İyi bilim, kötü güvenlik (teşhis testleri ve aşı araştırması yapıyorlardı ama kazara sızıntı oldu) 3- Kötü bilim, kötü güvenlik (bu bir mühendislik ürüyü biyosilah, kazara sızıntı oldu) 4- Kasten yayıldı (çok düşük bir ihtimal ama kanıtlar gelene kadar reddetmemeliyiz) Bir daha söylüyorum: Bunların hiçbiri ‘teori’ değil hele ‘komplo teorisi’ hiç değil. Bunlar kanıtlar ışığında araştırılması gereken hipotezler.”
Lancet dergisinde 27 bilim insanının bir açıklaması yayınlandı: “Covid-19’un doğal bir kaynağı olmadığına işaret eden komplo teorilerini kınamak için bir aradayız” denen açıklamada bilim insanları virüsün vahşi yaşamdan kaynaklandığına ikna olduklarını belirtti. Açıklamanın organizatörü ABD hükümetinin sağladığı kaynaklarla Vuhan’daki araştırmayı fonlayan EcoHealth Alliance’ın başkanı Peter Daszak’tı. (İmzacılardan üçü daha sonra laboratuvar kazasının makul bir açıklama olabileceğini söyledi.)
Scientific American dergisi Vuhan Viroloji Enstitüsü’ndeki araştırmaları yürüten ekibin başı olan virolog Şi Jengli ile ilgili bir profil yayımladı. Şi, “Böyle bir şeyin Vuhan’da, Çin’in göbeğinde yaşanmasını hiç beklemiyordum” derken “Bizim laboratuvarımızdan gelmiş olabilir mi?” diye düşündüğünü de belirtti. Virüs ortaya çıktıktan sonra günlerce laboratuvarındaki olası bir yanlış işlemle ilgili kayıtları taradığını belirten Şi, “ama hiçbir şey bulamadığını ve derin bir nefes aldığını” anlattı. Habere göre, Şi’nin ekibinin yarasa mağaralarından aldığı örneklerle SARS-CoV-2’nin sekansları eşleşmiyordu.
Nature Medicine dergisinde yayımlanan bir analizde bir grup nüfuzlu bilim insanı, “Kanıtlar SARS-CoV-2’nin kasten manipüle edilmiş bir virüs olmadığını gösteriyor ancak burada tarif edilen kaynağı kanıtlamak ya da reddetmek mümkün değil. Bununla birlikte doğadaki koronavirüslerle ilgili tüm özellikleri de incelediğimizden herhangi bir laboratuvar odaklı senaryonun makul olduğuna inanmıyoruz” yorumunu yaptı.
ABD Savunma İstihbarat Ajansı’nın değerlendirmesinde, yeni virüsün “güvenli olmayan laboratuvar uygulamaları sonucu kazara” ortaya çıkmış olabileceği ihtimali gündeme geldi.
Washington Post’ta çıkan yazısında David Ignatius, “Baş şüpheli yarasalardan insanlara doğal bulaşma. Ama bilim insanları Vuhan’daki araştırma laboratuvarındaki bir çalışma için toplanmış öldürücü bir yarasa virüsünün, bir kaza sonucu yayılması ihtimalini de göz ardı etmiyor” bilgisini aktardı.
Yine aynı gazetede ABD Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin 2018’de Vuhan Viroloji Enstitüsü’nü ziyaret ettikleri ve “Washington’a, yarasa kaynaklı koronavirüsler üzerinde riskli çalışmalar yapan laboratuvardaki yetersiz güvenlik önlemleri hakkında iki resmi uyarı gönderdikleri” yazıldı. Habere göre, bu raporlar nedeniyle ABD hükümetinde virüsün kaynağının bu ya da başka bir Vuhan laboratuvarı olabileceği tartışmaları başladı.
Biyoteknoloji girişimcisi Yuri Deigin, Medium’daki yazısında laboratuvardaki çalışmaları masaya yatırdı ve “teknik bir bakış açısıyla, bir modern viroloğun böyle bir virüs yaratması zor olmayacaktır. Ancak karşıt görüş de tekrar edilmeli: Virüsün tamamen doğal kaynaklı olduğuna dair hipotezi destekleyen kanıtlar da yeterince güçlü değil” ifadelerini kullandı.
Beyaz Saray’ın baskıları sonucu ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri, Vuhan’daki araştırmayı finanse eden EcoHealth Alliance’a verdiği fonu kesti.
Donald Trump, “Laboratuvar teorisini biliyorsunuz. Çok teori var ama, evet, bu teoriyi ciddiyetle inceleyen insanlarımız var” dedi.
ABD Ulusal İstihbarat Direktörlüğü’nden bir açıklama yapılarak, “İstihbaratçılar da bilim insanlarının Covid-19’un insan yapısı ya da genetik olarak modifiye edilmemiş olduğu yönündeki yaygın kanısına katılıyor. Yeni bilgileri araştırmaya ve virüsün insanlarla hayvanlar arasındaki bir temastan mı yoksa Vuhan’daki bir laboratuvardan mı yayıldığını anlamaya çalışmaya devam edeceğiz” ifadeleri kullanıldı.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, ABC kanalına, “Bunun nerede başladığına dair çok büyük kanıtlar var. Unutmayın Çin geçmişte de dünyayı enfekte etti ve geçmişte de kalitesi düşük laboratuvarlara sahipti. Bir Çin laboratuvarının başarısızlığı sonucu dünyanın virüse maruz kalması ilk değil” diye konuştu.
Anonim Twitter hesabı The Seeker, Yunnan’da bir madende madencilerin 2012’de viral kaynaklı zatürre sonucu hasta olduklarıyla ilgili bir tıp tezini paylaştı.
Vuhan Viroloji Enstitüsü’ndeki laboratuvar güvenliğiyle ve araştırmalarla ilgili bir değerlendirme kaleme alan ABD’li kitle imha silahları uzmanı Milton Leitenberg, sızıntı teorisinin kolayca çöpe atılamayacağını öne sürdü. Leitenberg, “Bir, doğal evrim sonucu sahada ortaya çıktı; iki, Vuhan’daki iki araştırma enstitüsünden birindeki yarasa koronavirüsü araştırmalarının sonucu olarak bir çalışanın hastalanmasıyla laboratuvardan kaçtı. İki alternatifin de artıları ve eksileri aynı derecede çıkarıma dayalıdır” yazdı.
İngiliz The Times gazetesi, 2012 yılında Çin’de terk edilmiş bir bakır madeninde ‘de koronavirüsle yüzde 96 eşleşen bir başka virüsün keşfedildiğini yazdı. Madende bulunan hastalık, yarasa dışkılarını toplamakla görevlendirilmiş 6 kişide zatürreye yol açmış, bunlardan 3’ü daha sonra hayatını kaybetmişti. Virüs örnekleri 2013’te mağaradan toplanmış ve üzerinde çalışılmak üzere Vuhan Viroloji Enstitüsü’nde depolanmıştı.
Clinton yönetimi döneminde ulusal güvenlik yetkilisi olan Jamie Metzl, Wall Street Journal’da “Çin’deki buna çok benzer bir virüsü çalışan tek 4’üncü seviye viroloji enstitüsünün yakınlarında bir ölümcül yarasa koronavirüs salgını çıkmasının tesadüf olduğunu düşünmek saflık sınırlarını zorluyor” diye yazdı. Metzl, laboratuvar kayıtlarının ve diğer materyallerin tüm bilim dünyasına açılması gerektiğini belirterek, “Bunu reddederse Pekin suçu kabullenmiş olur” dedi.
Science dergisi Şi Jengli ile bir röportaj yayımladı. Şi enstitüde birilerinin enfekte olmasının mümkün olmadığını belirterek, “Bugüne kadar çalışanlarımızda ve öğrencilerimizde sıfır enfeksiyon görüldü. Başkan Trump’ın virüsün enstitümüzden yayıldığı sözleri gerçeklerle çelişiyor. Akademik çalışmalarımızı ve kişisel hayatımızı riske atıyor. Bize bir özür borçlu” diye konuştu. Şi röportajda bazı koronavirüs araştırmalarının 2’nci güvenlik seviyesinde yürütüldüğünü de kabul etti.
Stanford Üniversitesi’nden mikrobiyolog David A. Relman, Ulusal Bilimler Akademisi dergisinde, “Kaynak hikayesinde birçok kritik detay eksik. Buna virüsün yakın geçmişteki evriminin detayları, en yakın akrabalarının kimlikleri ve ilk insana bulaşma vakasının yeri, zamanı ve mekanizması da dâhil” diye yazdı.
Rossana Segreto ve Yuri Deigin’in “SARS-CoV-2’nin genetik yapısı laboratuvar kaynağı ihtimalini ortadan kaldırmıyor” başlıklı makalesi çok ses getirdi. Makalede doğrudan ya da dolaylı bir doğal kaynağın henüz tanımlanmadığı belirtildi. Virüsün belli özelliklerinin laboratuvar manipülasyon tekniklerinin sonucu olabileceğini, virüsteki bazı özelliklerin bir arada bulunmasının doğal kaynak ve seri bulaş ihtimalini azalttığını öne süren araştırmacılar, “Analizlerimiz sonucunda SARS-CoV-2’nin yapay kaynaklı olduğuna dair yorumların, kınanması gereken temelsiz bir komplo teorisi olmadığını söyleyebiliriz” diyerek Lancet’te Şubat’ta yayımlanan açıklamaya gönderme yaptı.
Aralarında Şi’nin de bulunduğu Vuhan Viroloji Enstitüsü çalışanları Nature’da 3 Şubat’ta yayımlanan makalelerine bir ek yaparak, koronavirüsün yakın akrabası olan RaTG13 virüsünün 2012’de bir mağarada bulunduğunu ve mağarada yarasa dışkılarının toplanmasından sorumlu bazı çalışanların hastalandığını kabul etti.
New York Magazine’de Nicholson Baker imzasıyla yayımlanan uzun bir makalede kanıtlar tek tek incelendi ve laboratuvar sızıntısı senaryosunun önceden düşünülene kıyasla daha ikna edici olduğu sonucuna varıldı.
Trump Beyaz Saray’dan ayrılmadan birkaç gün önce ABD Dışişleri Bakanlığı Vuhan Viroloji Enstitüsü hakkında bir bilgi notu yayınladı. Notta, “ABD hükümeti enstitü çalışanlarının bazılarının salgının ilk tanımlanmış vakasından önce 2019 sonbaharında hastalandığına, bu kişilerin Covid-19 ve mevsimsel griplerin ortak semptomlarını taşıdığına inanmak için nedenlere sahiptir. Enstitü virüs mühendisliği çalışmalarıyla ilgili bir kayıt yayınladı ama Covid-19’a çok benzeyen RaTG13 gibi virüsler üzerindeki çalışmaları konusunda şeffaf ve tutarlı olmadı” ifadeleri kullanıldı.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Çin’in ortak raporunda, “Bulgular laboratuvarda yaşanan bir olay hipotezinin fazlasıyla düşük ihtimal olduğunu göstermektedir” dendi.
DSÖ Genel Sekreteri Tedros Adhanom Ghebreyesus laboratuvar sızıntısı senaryosunu ihtimaller arasından çıkarmayı reddetti. Tedros, “Bazı hipotezlerin reddedilmesiyle ilgili bazı sorular soruldu. Bütün hipotezlerin açık olduğunu ve araştırma gerektirdiğini netleştirmek isterim” dedi.
Ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan, DSÖ raporuyla ilgili bir açıklama yaptı ve şöyle dedi: “Covid-19 soruşturmasının ilk bulgularının sunuluş biçiminden ve bu sonuçlara ulaşırken sorulan sorulardan dolayı kaygılıyız. Bu raporun bağımsız olması, uzmanların bulgularının Çin hükümetinin müdahalelerinden ya da değişikliklerinden arınmış olması şarttır. Bu pandemiyi daha iyi anlamak ve bir sonraki pandemiye daha iyi hazırlanmak için Çin salgının ilk günlerinde topladığı verileri açık hale getirmelidir.”
Dünyanın dört bir yanından önde gelen bilim insanları DSÖ’ye bir açık mektup yazarak virüsün kökenlerine dair önceki araştırmanın kusurlu olduğunu belirtti ve yeni bir araştırma çağrısı yaptı. (7 ve 30 Nisan tarihinde ek mektuplar da yayınlandı.)
The Australian gazetesinin “Koronavirüsler üzerine çalışan Vuhan Viroloji Enstitüsü araştırmacıları Kasım 2019 başında Covid-19’la uyumlu semptomlarla tedavi altına alındı. ABD yetkilileri bunun virüsün ilk odağı olmasından şüpheleniyor” haberi olayı gündeme taşıdı.
“60 Minutes” programında virüsün kökenlerine dair bir sorular Metzl ve eski Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Matt Pottinger’in katılımıyla mercek altına alındı. Pottinger, gizli olmayan istihbarat belgelerine dayanarak, “Pekin’den tüm viral örneklerin ortadan kaldırılması için doğrudan emir geldi ve genetik sekansları paylaşma konusunda gönüllü olmadılar” dedi.
New York Times’ın eski bilim muhabiri Nicholas Wade imzalı bir analizde, kanıtlar incelendi ve laboratuvar sızıntısı teorisi güçlü bir dille savunuldu. İnsan hücrelerinde viral enfeksiyonu artıran furin çatlağına odaklanan Wade’in analizinde virolog David Baltimore’un şu sözlerine yer verildi: “Viral sekansta furin çatlağı alanını ve oradaki arginin kodonlarını ilk gördüğümde eşime bunun virüsün kaynağına dair reddedilemez bir kanıt olduğunu söyledim. Bu özellikler SARS2’nin doğal kaynaklı olduğu fikri karşısında güçlü soru işaretleri yaratıyor.”
18 tanınmış bilim insanı Science dergisinde bir mektup yayımladı ve yeni bir soruşturmaya ihtiyaç olduğunu çünkü “hem laboratuvardan kazara yayılma hem de hayvan kaynaklı bulaş teorilerinin halen geçerli olduğunu” bildirdi. Mektuba imza koyanlardan biri olan Ralph Baric, Şi ile yakın çalışmış bir virologdu.
Bir başka eski New York Times bilim muhabiri olan Donald G. McNeil da Medium’da “Endişelenmemeyi Bırakmayı ve Laboratuvar Teorisini Sevmeyi Nasıl Öğrendim” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Burada McNeil, Columbia Üniversitesi’nden Ian Lipkin’in görüşlerine yer verdi. Mart 2020’de Nature Medicine’de yayımlanan mektubun imzacılarından olan Lipkin, yeni bilgiler ışığında fikrinin değiştiğini söyledi.