Blinken, Çin’e yaptığı üç günlük ziyaretin son gününde CNN’e değerlendirmelerde bulundu.
Başkan Joe Biden’ın Kasım 2023’te San Francisco’daki zirvede Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’e ilettiği mesajı tekrarladığını belirten Blinken, “Genel olarak konuşursak, (seçimleri) etkileme ve tartışmalı bir şekilde müdahale etme girişimlerinin kanıtlarını gördük ve bunun mümkün olduğunca çabuk sona erdiğinden emin olmak istiyoruz.” dedi.
Blinken, Çin’in seçimlere müdahalesinin kabul edilemez olduğunu ve bunu dikkatlice incelediklerini vurgulayarak, “Mesajı tekrar almalarını istedim.” şeklinde konuştu.
Çin ile işbirliği yapmak için çalıştıkları alanlara odaklandıklarını kaydeden Blinken, iki ülkenin farklılıkları konusunda da son derece açık sözlü davrandığını ve içinde bulunulan rekabetin çatışmaya dönüşmesini önlemek için bunun çok önemli olduğunu dile getirdi.
ÇİN’İN RUSYA’YA DESTEĞİNİN SÜRMESİ HALİNDE YAPTIRIM UYGULANACAK
Blinken, hem Dışişleri Bakanı Wang Yi’ye hem de Şi’ye Biden yönetiminin Rusya’nın savunma sanayisine Çin desteğiyle ilgili endişelerini ve bu desteğin devam etmesi halinde ABD’nin yaptırımlar uygulayacağı mesajını ilettiğini söyledi.
Çinli muhataplarının Rusya’ya desteğin Ukrayna’daki savaşta rol oynadığını kabul etmediklerine dile getiren Blinken, Çin tarafının bu desteği Rusya ile ticaret olarak nitelendirdiği, Moskova’nın başarısının buna bağlı olmadığı şeklinde savunma yaptığını aktardı.
BLINKEN, ABD’LİLERİN PROTESTO HAKKINI DESTEKLEDİ
Dışişleri Bakanı Blinken, ABD’deki üniversitelerde yayılan Filistin yanlısı gösteriler hakkında konuşurken de Amerikalıların protesto hakkı olduğunu söyledi.
Blinken, gösterilerde antisemitizmin açıkça ifade edildiği durumlar olduğunu ancak protestoların kendi başlarına Yahudi karşıtı olmadığına dikkati çekerek, “Gördüğümüz şey aynı zamanda çatışma hakkında çok güçlü duygulara sahip olan, çok tutkulu hisseden insanlar, gençler, toplumun farklı kesimlerinden insanlar.” ifadelerini kullandı.
Demokrasilerde protestoların önemini vurgulayan Blinken, “Bizim ülkemizde, bizim toplumumuzda ve bizim demokrasimizde bunu ifade etmek elbette hem uygun hem de korunan bir şeydir.” dedi.
Blinken, ABD’nin halkını dinlediğini ve “onların görüşlerini dikkate aldığını” söylemesine karşın yönetimin İsrail’e silah göndermeyi durdurmayı düşünüp düşünmeyeceği sorusuna ise “hayır” yanıtını verdi.
GAZZE’DEKİ SAVAŞIN SONA ERDİRİLMESİ
Blinken, Gazze’de birçok olası anlaşmanın neticelenemediğine işaret ederek, ateşkese izin verip vermeme kararının Hamas’a ait olduğunu söyledi.
İran ve İsrail arasında yaşanan hava saldırılarının ardından bölgedeki gerilimin azalıyor gibi göründüğünü belirten Blinken, “Umarım bu tür bir tırmanış görmeyiz.” dedi.
Blinken ayrıca, Gazze’de ateşkes sağlanmadan önce İsrail ve Filistinliler için iki devletli bir çözüm önerisiyle birlikte İsrail ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin de normalleştirilmesine yönelik bir çerçevenin ortaya konmasının mümkün olabileceğini kaydederek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ateşkes olsun ya da olmasın bu olasılıkları duyurmaya devam edeceğiz ancak bunun gerçekleşmesi için Gazze’deki çatışmaların sona ermesi gerekecek. Filistin sorununun da çözülmesi ya da en azından nasıl çözüleceği konusunda bir anlaşmaya varılması gerekecek.”
İran’ın 13 Nisan’daki hava saldırısının ardından İsrail’in savunmasına katkı sunan ülkelere atıfta bulunan Blinken, gelecekte İsrail’in bölgeye gerçekten entegre olduğu ve diğer ülkelerin İsrail’in savunulmasını sağlamaya yardımcı olabileceği yorumunu yaparak şöyle konuştu:
“Ancak bu aynı zamanda (Gazze’deki) çatışmanın sona ermesini ve Filistin devletine giden açık bir yol olmasını gerektiriyor. Bu tür bir gelecekte İsrail, başından beri istediği şeyi, yani bölge ülkeleriyle normal ilişkiler kurmayı elde edecektir.”
Blinken, İsrail’in Gazze’ye saldırılarını sona erdirecek bir anlaşmaya varma potansiyelinin bir parçası olarak ABD’nin İsrail ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkileri normalleştirmeye yönelik çabalarını sürdürdüğünü sözlerine ekleyerek şu değerlendirmede bulundu:
“Bu konuyu ete kemiğe büründürmek için yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Bu konuda Avrupalı ortaklarımızla da çalışıyoruz. Bence bu konu ne kadar somutlaşırsa ve teorik olmaktan çıkıp gerçek bir şeye dönüşürse ilgili herkes gerçekten kararlar almak ve seçimler yapmak zorunda kalacaktır. Biz de bunu mümkün olduğunca gerçek kılmaya çalışıyoruz.”