Ölüme yakın bir deneyimin (ÖYD), acı çekenlerin bakış açısını ve hayatını değiştiren bir olay olduğu sıklıkla söylenir. Ancak yeni araştırmalar, yaygın inanışın aksine, ölümün eşiğinden dönen hastaların bir yıl sonra tamamen aynı kaldığını buldu.
Uzmanlar, türünün ilk örneklerinden biri olduğuna inanılan çalışmada yoğun bakım ünitesinde ölüme yakın bir deneyim yaşayan 19 kişiyi izledi. Sonrasında da taburcu edilmelerinin ardından 12 ay boyunca onları takip ettiler.
Bulgularını Critical Care dergisinde yayınlayan araştırmacılar, başlangıçta bir haftadan uzun süredir Belçika’daki Liege Üniversitesi’ndeki beş yoğun bakım ünitesinde bulunan 126 hastayı inceledi. Hastalar solunum, kardiyovasküler, sindirim, böbrek, nörolojik ve metabolik hastalıklar gibi çeşitli nedenlerle yoğun bakıma alınmıştı. Araştırmaya katılanların çoğunluğu cerrahi nedenlerle yoğun bakımdaydı.
Bu hastaların yüzde 15’inin (yani 19 kişinin) ölüme yakın bir deneyim yaşadığını buldular. Sonrasında bu hastalar ile araştırmaya devam edildi. Hastaneden taburcu olduktan üç ila yedi gün sonra hastalarla görüşme yapıldı ve kim olduklarını unutmak veya kendilerinden kopmuş hissetmek gibi disosiyatif deneyimler hakkında sorular soruldu. Ayrıca manevi, dini ve kişisel inançlar hakkında sorular soruldu.
Hastalarla ilk kez görüşüldüğü sırada, ölüme yakın bir deneyim yaşayanlar dissosiyatif semptomlara daha fazla eğilim yaşıyordu. Bu semptomlar, kendinden kopmuş hissetmeyi, çok az acı hissetmeyi veya hiç acı hissetmemeyi ve kim olduğunuz konusunda kararsız hissetmeyi ve artan ruhsal ve kişisel refahı içeriyordu.
Yaşam kalitelerini ölçmek için bir yıl sonra onlarla tekrar iletişime geçildi. Araştırmacılar, ölüme yakın deneyimler “tipik olarak yaşam değiştirici olarak bildirilmesine ve olumsuz duygularla ilişkilendirilebilmesine” rağmen, bu dönemden sonra yaşam kalitesi ile anlamlı bir ilişki olmadığını belirtti. Araştırmacıların araştırmada kullandığı ÖYD ölçeğini geliştiren Dr. Bruce Greyson, kalbi durmuş insanların yüzde 10 ila 20’sinin ÖYD yaşadığını buldu. Bu, toplam nüfusun yüzde beşine denk geliyor.
Greyson, ÖYD’leri “sıklıkla yaşamı tehdit eden travma, kalp durması veya derin anestezi gibi aşırı fizyolojik koşullar altında meydana gelen, yoğun şekilde canlı ve genellikle yaşamı değiştiren deneyimler” olarak tanımlıyor.
Bulgularını Critical Care’de yayınlayan araştırmacılar, bu bulguları doğrulamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu yazdı.
Chip