Dev fil kafatası fosili, tarih öncesi insanlar tarafından kullanılan yaklaşık 90 taş aletle birlikte, 2000 yılının sonlarında Jammu Üniversitesi’nden Ghulam Bhat liderliğindeki araştırmacılar tarafından ortaya çıkarıldı.
Journal of Vertebrate Paleontology dergisinde yayınlanan yeni bir analiz, fosilin “Palaeoloxodon” adı verilen düz dişlere sahip bir fil grubuna ait olduğunu ortaya koyarak soylarının tükenmesiyle ilgili yeni soruları gündeme getirdi.
Bunlar şimdiye kadar yaşamış en büyük kara memelileri arasındaydı, omuzda yaklaşık dört metre boyunda ve yetişkin olarak yaklaşık 10 ton ağırlığındaydılar.
Fil kemiklerinde, insanlar tarafından sömürüldüklerini düşündüren kırılma ve dökülme izleri var. Ancak, araştırmacılar hayvanın avlandığına ya da kesildiğine dair herhangi bir kanıt bulamadı.
“GÖRKEMLİ BİR BOĞA FİLİ”
Bu fosilin, Hindistan’da bulunan diğer “Palaeoloxodon” kafataslarından farklı göründüğünü ve kafatasının tepesinde karakteristik kalınlaşmış, öne doğru çıkıntı yapan bir tepe bulunmadığını aktaran çalışmanın ortak yazarı Steven Zhang, şunları kaydetti:
“Büyüklüğü, yirmilik dişleri ve kafatasının diğer birkaç belirgin özelliğinden, hayvanın hayatının baharında görkemli bir boğa fili olduğu anlaşılıyor. Ancak, özellikle Avrupa ve Hindistan’daki diğer olgun erkek kafataslarıyla karşılaştırıldığında, iyi gelişmiş bir kafatası tepesinin olmaması, bize burada elimizde farklı bir tür olduğunu söylüyor.”
Keşif, fil soy ağacıyla ilgili bir başka gizemin daha çözülmesine yardımcı olabilir. Araştırmacılar, Keşmir filinin kafatası özelliklerinin 1950’lerde Türkmenistan’da ortaya çıkarılan nadir bir kafatasına benzediğini, bu kafatasının da diğer özellikleri bilinen Avrupa türlerine “oldukça benzer” olmasına rağmen kafatası çatısında belirgin bir tepe bulunmadığını söylüyor.
Türkmenistan türü kafatası bulunduğunda, bilim insanları bunun Avrupa türü “Pantiquus”un anormal bir bireyi olabileceğini düşünmüştü. Fil kalıntılarının yanında gömülü olarak bulunan 87 taş aletin analizi, Keşmir kafatasının 300 bin ila 400 bin önce Orta Pleistosen dönemine tarihlendiğini ve Türkmenistan fosiliyle benzer bir zaman çizelgesinde yer aldığını gösteriyor.
Çalışmanın yazarlarından Advait Jukar, “Keşmir kafatasının da bu karışıma eklenmesiyle, bu iki örneğin daha önce hakkında çok az şey bildiğimiz, Orta Asya’dan kuzey Hindistan alt kıtasına kadar geniş bir dağılıma sahip farklı bir türü temsil ettiği teorisi artık netleşti” dedi.
Çalışmada, “Keşmir’den gelen bu yeni örnek, Orta ve Güney Asya’da bir Orta Pleistosen Palaeoloxodon türü için güçlü bir kanıt oluşturuyor” denildi.