Sağlık yetkilileri, insanları UV ışığına maruz kalmalarını sınırlamak amacıyla güneş kremi kullanmaya ikna etmek için yıllarını harcadı. Ancak, bazı yerlerin son zamanlarda plaj sakinlerinin güneş kremi kullanmasını yasaklaması ile beraber bu çabanın etkileri biraz azalıyor. Bu yasaklar, yakındaki mercan resiflerinin sağlık durumuyla ilişkili olarak, yerel plajlarda kullanılan güneş kremindeki bazı kimyasalların yüksek düzeyde bulunduğunun tespit edilmesinden sonra yürürlüğe girdi.
Konu hakkındaki birkaç araştırma, sorunun temelinde, güneş kremi bileşenlerinden biri olan oksibenzon adı verilen bir kimyasal olduğunu gösterdi. Ancak oksibenzonun mercanlara nasıl zarar verdiği net bir şekilde belirlenemedi. Bu zarar mekanizması olmadan, hangi güneş kremlerinin risk oluşturabileceğini söylemek pek mümkün değil.
Şimdi, Stanford Üniversitesi’nden araştırmacılar sorunu tespit etmiş gibi gözüküyorlar. Mercanlar, oksibenzonu, UV ışığını zararsız bir şekilde emebilen bir kimyasaldan, UV’ye maruz kaldıktan sonra biyolojik moleküllere zarar veren bir kimyasala dönüştürüyor. Ve mercan beyazlamasının, mercanların maruz kalmaya daha az dayanıklı hale gelmeleri nedeniyle işleri daha da kötüleştirdiğine dair kanıtlar bulunuyor.
Araştırmacılar, yavaş büyüyen mercanlarla çalışmak yerine, çalışmalarının çoğunu onun evrimsel akrabası olan anemon üzerinde yaptılar. Ve çeşitli koşullar altında büyümeyi test ederek, oksibenzonun bu organizmalarda da bir sorun olduğunu doğrulayarak işe başladılar. UV ışığını içeren bir gündüz-gece ışık döngüsüne maruz kalan sağlıklı anemonlar iyi büyüdü. Ancak oksibenzon eklendiğinde tüm anemonların ölmesi iki haftadan biraz daha uzun sürdü.
Ancak garip bir şekilde, gündüz-gece döngüsü olmadığında, oksibenzon anemonların hayatta kalma yeteneklerini etkilemedi. Bu canlıların ölümü için hem kimyasalın bulunması hem de UV ışığının olması gerekti. Oxybenzone’u UV radyasyonundan gelen enerjiyi zararsız bir şekilde dağıtabilme yeteneğinden dolayı güneş kremi olarak kullandığımız düşünülürse, bu sonuç pek mantıklı görülmüyordu. Ancak bu canlılarda UV, kimyasalı bir katile dönüştürüyor.
Birçok kimyasal, hücrelere girdikten sonra bir başka kimyasala benzerliği sebebiyle enzimlerle veya direkt olarak diğer kimyasallar tepkimeye girebilir. Bu yüzden araştırmacılar, durumun böyle olup olmadığını anlamak için anemonları 18 saat oksibenzona maruz bıraktılar ve sonrasında içeriklerinde ilgili kimyasalları aradılar. Buldukları kimyasalın çoğu, oksibenzona bağlı glikoz olduğunu gösteriyordu.
Test tüplerinde oksibenzon, biyomoleküllere zarar veriyor gibi görünen herhangi bir reaksiyona girmiyor. Ancak glikozun bağlanmasının ardından, UV ışığı glikoza bağlı formun birkaç biyomolekülü kimyasal olarak değiştirmesine yol açıyor. Ve bu tepkime katalitik olarak gerçekleşiyordu, yani süreçte hiçbir glikoz-oksibenzon tüketilmiyordu. Yani, ciddi bir hasar verilmesi için çok fazla zaman geçmesi gerekmiyordu.
Araştırmacılar, oksibenzonun kimyasal türevlerini ararken, maddenin çoğunun anemon hücrelerinde olmadığını fark ettiler; bunun yerine, anemonla ilişkili simbiyotik mikroorganizmalarda yer alıyordu. Ortak yaşamın etkilerinin bu canlıları ne kadar koruduğunu görmek için beyazlama geçirebilen bir mercan türüne yöneldiler ve ortak yaşamın mercanı koruduğunu, ancak beyazlamış türevinde oksibenzonun tekrar ölümcül hale geldiğini buldular.
Neyse ki artık bu ölüm mekanizması bulunduğu için, benzer etkilere sahip olabilecek kimyasalları bulmamız da kolaylaşacaktır ve muhtemelen, bu tür canlıların benzer etkilerden korunması için uygun adımlar atmamız mümkün olacaktır.
Kaynak: Chip