Normal ve sağlıklı bir insanın bir mezara zamansız girmeden önce 10 dakikadan bir saate ya da altı saatten 36 saate kadar zamanı vardır (kim için sorduğunuza göre değişir). Bilim insanlarının hepsi aynı fikirde olmasa da, kesin olan bir şey varsa o da uzun sürmeyeceği.
HER ŞEY TABUTUN İÇİNDEKİ HAVA MİKTARINA BAĞLI
Her şey tabutun içerisindeki kullanılabilir hava miktarıyla ilgili. Boyutunuz ne kadar küçükse o kadar uzun yaşarsınız çünkü kapladığınız yer ufak olduğundan, oksijen için daha fazla yer kalır. Oksijen tedariğiniz bittiği an sonunuz geldi demektir. Olağanüstü akciğer kapasitesi bulunan yüzücüler veya maraton koşucuları nefeslerini tutarak fazladan bir dakika kazanabilir.
Populer Science Türkçe’nin aktardığı araştırmada bu ilginç sorunun cevabı veriliyor. Ortalama tabutun 2 metreye 70 cm ve 60 cm boyutlarında olduğunu varsayarsak, toplam hacmi 886 litre olur. Bunu da iç hacim olarak kullanılırsa size birkaç dakikalık daha yaşam süresi verecek. Bir insanın ortalama hacmi ise 66 litredir. Bu durum, beşte biri (164 litre) oksijen olan 820 litre hava sağlar. Hapsolan bir insan dakikada 0,5 litre oksijen tüketirse, tabuttaki tüm oksijenin tükenmesi neredeyse 5,5 saat sürer.
Chicago Üniversitesi akciğer ve yoğun bakım bölümünde çalışan Profesör Alan R. Leff, “Canlı gömülen birinin yapabileceği bir şey yoktur” diyor. “Bir kez girdiğinizde orada kalırsınız.” Bunun sebebi tabutun muhtemelen iyi kapanmış olmasıdır, üstündeki yaklaşık 2 metrelik toprak da cabası.
Hava deponuzu tüketmeden tabuttan çıkabilseniz dahi, kendinizi büyük bir toprak kayması veya çığ altında kalmaya benzer bir durumda bulurdunuz. Bu toprak o kadar yoğun ve ağır olurdu ki göğsünüz genişleyemezdi. Colorado Çığ Bilgi Merkezi Müdürü Ethan Greene, “Saniyeler içinde beton gibi bir ortam olurdu” diyor. Kar ağır, topraksa daha ağırdır. Hareket edebilseydiniz bile ağzınıza veya burun deliklerinize toprak girer ve hava yollarınızı tıkayabilirdi.
Fakat işin olumlu bir tarafı da var. Karbondioksitin birikmesi uykunuzu getirir, sonunda kalbiniz durmadan ve vücudunuzun geri kalanı da onu takip etmeden önce komaya girerdiniz.
“Boğulmayı hissedebilirsiniz ve bu elbette dehşetengiz olurdu” diyor Leff. Fakat en azından o son anlarda bilinciniz yerinde olmazdı.