Önceki yazılarımda yetişkinlerde ayrılık anksiyetesine ve ikili ilişkilerde Stockholm sendromuna değinmiştim. Bu yazımda romantik ilişkilerin nasıl sona erdirilebileceğinden bahsedeceğim.
İnsan canlısının, psikolojik ve fizyolojik sağlığı için ötekine ihtiyacı var. Biyolojik gerçeğimiz temelde sosyal bir tür olduğumuzu, benzerlerimizi tanımak ve onlarla ilişki kurmak olduğunu göstermektedir. Erişkinlikte kurulan iyi bir romantik ilişki, bireylerin hem psikolojisine hem de biyolojilerine iyi gelir. Romantik bir ilişkinin sona ermesi, bir yetişkin için en üzücü deneyimlerden biridir. Çoğu birey, yaşamlarında en az bir acı verici romantik ayrılık yaşamıştır.
Tabii bazen de romantik ilişkilerin bitimi bazılarımız için çok sancılı geçebilmektedir. İlişkinin zihinde bitiş süresinin nasıl işlendiğini ve biten ilişki sonrası uyum sürecinin nasıl olacağını belirleyen birçok faktör var. Hatta bazı bireylerde ilişkinin bitimini kabul edememe, onsuz yapamayacağını düşünme ve sık sık ona ulaşma çabaları, sosyal medyadan vs sürekli onun hakkında bilgi alma ihtiyacı, depresyon, panik ataklar yaşama gibi neredeyse bireylerin acı çektiği de olmaktadır. Genel olarak romantik ilişkiyi bitirememe ve biten ilişki sonrası uyumu bozan olası nedenleri şöyle sıralanabilir.
İLİŞKİNİN SONLANMA NEDENİ, AYRILIĞA UYUM SÜRECİNİ ETKİLER
Bir ilişkiyi bitirmenin nedenleri arasında birçok şey düşünülebilir. Bunlardan biri olan ilişkiye başka ilişkinin dahil olması yani aldatılma nedeniyle biten romantik ilişkiler sonrası uyum sağlanması diğer nedenlere göre en zor olanlardır.
İlişkiyi hangi partnerin sonlandırdığı da ayrılığa nasıl uyum sağladığını etkileyebilir. Ayrılığı başlatan partner diğerine göre daha kolay bir uyum sağlayacaktır.
Yapılan çalışmalarda, ayrılık kararını birlikte alıyor olmak, sosyal desteğinin olması, ilişki bitimi sonrası hemen başka ilişkide olmama uyumu kolaylaştırmaktır. Dolayısı ile, sosyal desteğinin az olması ve ayrılık kararının nedenini anlamlandıramama ya da haksızlık olarak algılamak ve diğer partnerin ayrılık sonrası bir ilişkisinin olduğunu bilmek bu süreci zorlaştırmaktadır
Cinsiyet farklılığı da önemli bir etken olabilir. Reddedilen kadınların, erkek reddedilenlere kıyasla, eski partnerlerinin duygusal yatırımını kaybetmeyle bağlantılı olarak daha çok zorlandığı bildirilmiştir. Yani, kadın mağdurlar, erkek mağdurlardan ayrılığa dair daha fazla korku yaşamaktadır. Erkeklerin, ayrılık sonrası şiddet ya da eski partnerinin istemediği davranışları yapma olasılıkları kadınlara göre daha fazladır.
Reddedilenlerin, reddedenlerden daha fazla depresyon yaşadıklarını ve reddedilenler, reddedenlere göre ayrılık hakkında daha fazla ruminasyon (Zihinde tekrarlayıcı bir şekilde devam eden olumsuz düşünceler) bildirecektir.
BAĞLANMA STİLLERİ DE ETKİLİ
Bebeklik döneminde anne ile kurulan ilişki ile şekillenen öteki ile güvenli bağlanma yetişkinlikte de karşı cins ilişkisinde alınan pozisyonu belirlemektedir. Bağlanmanın güvenli olmaması örneğin kaygılı bağlanma stili olan bireylerde bu süreçte zorlanmalar olabilir. Bu nedenle bağlanma yaralanması açısından da bu süreç değerlendirilmelidir.
Bu yazımın ardından dilerseniz, yetişkinlerde ayrılık anksiyetesinden ve ikili ilişkilerde Stockholm sendromundan bahsettiğim önceki yazılarıma göz atabilir, ilişkide ayrılık kararı almakta zorlanıyorsanız, bir türlü bitiremediğiniz bir ilişkiniz varsa, geçmişe dayalı travmalar üzerine çok daha fazla bilgi alabilirsiniz.
İhtiyaç duyduğunuzu hissettiğiniz anda lütfen bir uzmana danışmaktan çekinmeyin.
Kaynak: Pudra